Bir yüreğin aleviyle tutuştu
Kleopatra'nın saçları
Aşk şafak kızıllığında ulaştı
Yanmaya hazır dağların ardından
Yüreklerin kalderasından
Küllerini savurarak şehrin eteklerine.
Onaylanıp kutsandı bebek
Oyalandı bir müddet
Ellerinde uzayıp gitti yıllar
Büyüdü bebek,
Karanlığın içinden geçti
Paslanmış demir ayakları.
Şehir susmuş,küsmüş bir haylı
Annesini unutmuş evlâtlarına
Yaldızları dökülmüş neonlarının
Dibinde yaşlanmıştı yapayalnız.
Dizginleri tutulmaz bir küheylanın
Tırıs gidişinde dinlenmeden,
Sen neyin metaforusun?
Unutulmuşluğun kurak ve tenha yüzü
Sokak lâmbalarının insafına bırakılmış
Çaresiz gece...
Ruhum bulutlar gibi dağılmış,suskun,
Girdabında aşkın,
Gözlerim istirahate çekilmiş
Dalarken düşlerin deryasına
Zamanın zamansız boyutunda
Bedenimden havalanıyorum
Bulutların üstüne...
Bir kâbus homurtusu çarşafa sarılmış
Tüm mahmurluğuyla indi gözkapaklarım
Kirpiklerim kepenk oldu gözlerime
Çatık kaşlarınla geldin dün gece
Bulut yüklü özlemlerin ardından.
Bakışlarında kaçak hayallerin vardı
Dudaklarında unutulmuş tek hece
Doğduğumuzda üryan bedenimle buluştu
Özgürlüğün mavi kuşları,
Ben büyüdükçe o hep aynı kaldı içimde
Özlem kanatlı...
Ahmet TIĞLI 3.9.2006 (Sevgi Merdivenleri)
Burada şafak sökeli çok oldu sevgili
Deniz uçuk sevdaları soralı
Beklediğim bir şey vardı şafağın ardından
Kızıl gül açan ufuklardan
Doğuşun gibi...
Buralarda ıhlamur kokularından sızar
Sesime ses verir çılgın küheylan
Ses alır dize dize sesimden
Böyle başladı bu aşk
Böyle sürecek derinden.
Korku bir kuştur,
Ürkek ayakları kumul kumul
Ellerim ellerinden düşecek
Saçlarım saçlarınla örecek toprağı
Dudaklarımızı böcekler kemirecek
Dokunduğum teninden tenimin izleri silinecek
Aşkımızın devasa yolculuğunda
Bir yürüyüş başlayacak sonsuzluğa
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!