Neyine güveneyim senin bu dünyada,
Beni benden çalan sen değil misin?
Her taraf fitne fesat dolmuş hayatında,
Şeytana bu hizmeti sunan sen değil misin?
Arzu eder kötülüğü nefsin biraya,
Köyde yaşamayı istiyor canım,
Ateşten gömleği giy, deseler de.
Bin bir çeşit açan, güle hayranım,
Gül değil, dikeni sev deseler de.
Şu beşerin de dört mevsimi var.
Güzü belli olur, kışı belli olur.
Birinde yeşerir, onunda açar;
Güzü belli olur, kışı belli olur.
Yirmisinde gelir geçer ilkbahar,
Yıllar yordu beni, tutuldu dizim.
Derman bırakmadın, ey zalim felek.
Tozlu yollarında kayboldu izim,
Menzile bırakmadın, ey zalim felek.
Alın terin hiçe sayar,
Ah şu cennet yolcuları.
Hak yemeyi mubah sanar,
Ah şu cennet yolcuları.
Doğru sözden yana değil,
Senden geldi, bu bedenim,
Nurla dolmuştu her yerim.
Cennet mi, cehennem mi, serin?
Söylesene be, kara toprak...
Dünyaya bakar, güler neşeli,
Anneden ak sütü aldıktan sonra.
Bir ömür geçer, her yıl çileli,
İhtiyarlık gelip çattıktan sonra.
Gün gelir ki bu yılları ararsın,
Sor Beni
Kar mı yağdı, aklar düşmüş saçına.
Kalpte yanan kor ateşe sor beni.
Bu dünyada neler geldi başına,
Gözde yaşı silene de sor beni.
İnsanlıktan nasibini almayan,
Kullar yaşar bu karanlık dünyada.
Hakkı hak bilip hakka tâbi olmayan,
Kullar yaşar bu karanlık dünyada.
Divanına durup aşka gelmeyen,
Anlarsın bir gün güneşin kıymetini
Sabah doğup akşam battıktan sonra.
Karıncaya yüklersin tüm servetini,
Gözünü toprağa diktikten sonra.
Sahibi olmayanın gölgesi olmaz,
az öz sade bir uslup
laf olsun torba dolsun diye degil anlasilsin diye yazilmis kutluyorum