Asr-ı Saadetinde isterdim yaşamayı,
Bir kere olsun yeter mah cemalin görseydim,
Bulmak için izini, çöllerde aramayı,
Kavrulan yüreğime bir damla su verseydin.
Ayağının altında bir zerre toz misali,
Bir gün çağırır seni, sabırla bekleyen haydi gel,
Hazır mısın? Yüce davete, gelip kapını çalmadan ecel.
Doğmuşum
Bir Temmuz ayı
Yıl Dokuz yüz elli dokuz
Toprak alabildiğine kurak
Başaklar cılız mı cılız.
Yağmur duasına çıkılmış o yıl
Ne sen ağla
Ne ben
Yaşamanın gereği bu
Yazık, dökülmesin göz yaşlarımız
Nasıl olsa yeryüzünün 4/3 ‘ü su
Din düşmanı, cahiliye elinden
Sözün tartmaz imansızlar dilinden
Hakk’ı bilmez, fetva verir dinimden
Ezan’ımdan rahatsızmış duydun mu?
Vay gözün kör ola, boyun devrile
Sönmüş tüm ışıkları koskoca şehrin,
Aydınlığı vurmakta sulara gök yüzü fenerinin.
Çektim ardına dek tüm pencerelerimin perdelerini,
Toplamaktayım, mum ışığında bir, bir düşüncelerimi.
Kimi kör, kimi topal, kimi yamyam misali,
Yorgun düşüncelerin bu olsa gerçek hali.
Yumdu gözlerini ak çarşaflara bir akşam üzeri,
Bir özge yandı bu akşam konağın feneri.
Yas içinde yarıda kalmış hüzünlü satırlar,
Bilmem ki bu garip şairi ölünce kim hatırlar.
Şu kırık masada yazmış olmalı en güzel şiirlerini,
Bilseydi kaderini insan, anlamsız olurdu gülmek,
Haşa! Ne mümkün alın yazısı fıtratını silmek.
Ne ben bu hayattan
Ne bu hayat benden
Yaşayamadık doğrusu birlikte
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!