Sana kucak açmazsa kâğıt,
Seni yazmazsa kalem vallahi kırarım.
Lakin göremedim mah cemalini üstadım,
İşte ben ona yanarım.
Garbı bilir, Frengi tanır,
Sensiz öksüz bir günüm daha gurbette
Bir bekleme salonu ömür dedikleri yaşam
Hala takılmadı koca denizde oltama balıklar
Bugün de oldu Bandırma limanında beklemekle akşam
Hala dönmedi kahır yüklü gemiler
Gelir diye bekledim, kapım açık bıraktım
Gelmeyince vefasız resimlerine baktım.
Şimdi boş bir albüm var önümde darmadağın,
Resimlerle birlikte anıları da yaktım.
Ne dünden bir beklenen, ne yarından bir ümit
Bu bozkıra önceleri
Yenilmişler, mahzunlar gelmezdi
En uzak köşelerden hücum eden
Şen şakrak aşk serenatları
Hiç dillerden düşmezdi.
Bir akşam daha oldu sevdalım
Gurbette sensin bir güneşim daha battı
Sordum bu kaçıncı gece diye yıldızlara
Boyun büküp, avuç açtılar karanlıklara.
Bir gece daha oldu sevdalım
Nakışı bozulmuş yüreğimdeki türkülerin,
Halaya durmaz umutlarım, yaban diyarlarda.
Dağlar ardında kayboldukça tozlu yollar
Sılayı arayışım demlenir gözyaşımla uzaklarda.
Her attığım adım gurbet,
Her ah çekişimde duyarım sılanın kokusunu,
Gurbetin diğer adı ölüm değil mi?
Şimdi hissetmiyorum ölüm korkusunu.
Her çıktığım yokuş bir karlı dağ sanki,
Ben Anadolu çocuğuyum.
Benim bağrım Anadolu yaylası,
Sakarya, Fırat, Dicle, Kızılırmak akar göğsümden,
Bir yanım Ağrı,
Bir yanım Erciyes dağı.
Ne buğday sapından yaptığım yel değirmeni var elimde,
Ne de bakkaldan aldığım kirli boyalı şekerlerim var cebimde,
Bir fırtınada kopmuştu hatırlıyorum,
Babamın yaptığı uçurtmanın ipi,
Batan çakır dikeni acıtmıyor artık ayağımı,
Çekmiyor,
Dönüp de ardına bir daha bakma,
Yüreğinde aşkı kavur öyle git.
Ayrılık ateşi bir daha yakma,
Közünü, külünü savur öyle git.
Silip at kafandan hatıraları,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!