Çöl:
Ey bad-ı tecelli! Kimdir?
Getirip kavrulan sineme, gece yarısı attığın.
Hangi babanın, hangi ananın yüreğidir,
Hayâ etmeden, alçakça kanattığın.
Adın?
Beytullah.
Soyadın?
O ne ki?
Oğlum Soyadın yok mu senin?
Babam öldü benim.
Sen hiç ağladın mı baba
Ben senin hiç ağladığını görmedim
Sadece durgun halini, mahzun duruşunu bilirim
Seni gözü yaşlı görmeyince
Senden uzaktayken inan hiç üzülmedim.
Sen hiç ağladın mı baba
Kaplar, beyaz bir sis çamlığı
Sabah ezanında kanarya sesleri duyulur,
Saat kulesinden gelir vakitler
Camilerinde sabah namazına durulur.
Eski Pazar’dan seyrediyorum Nohutlu’ yu
Esmekte iken rüzgâr, düşmekte iken dalından yaprak
Zulüm ile çiğneniyordu “ Asr-ı Saadeti “ gören toprak.
O Asr-ı Saadeti yaşatan Nebi, yaşayan Ümmet ne şanlı
Bu kutsal toprakların son varisiydi Ulu Osmanlı.
Allah’ın yarattığı tüm kulları severim
İşi doğruluk ise kim olursa överim
Bir azcık zulüm varsa babam olsa söverim
Yaşama hakkı vermiş Mevla yarattığına
Hele bak zalimlerin sen şu yaptıklarına
Şimdi merdiven ortasında durur gibi hissediyorum kendimi,
Çatlak mermer taşlarında görür gibiyim benliğimi.
Var gücüyle inmiş ağırlığım bastonumuz omzuna,
Şimdi arar biçare gönlüm, kayıp senelerde gençliğini.
Karış, karış gezmişim gurbetin tozlu yollarını,
Yandı yürek göğündü,
Yokluğunla dövündü,
Hep adınla övündü,
Senin Ya Resulallah.
Kavruldu hep dudaklar,
Şimdi memlekette olmak vardı
Önce bir mezarlık ziyareti
Tüm gelmiş geçmişlerin ruhuna Fatiha okumak
Sonra dualarla hatıralar içinde yok olmak.
Yağmurda ıslanmalıydım tepeden tırnağa sırılsıklam
Oturduğum yerde öylece kalmalıydım
Nice olur sensiz bizim halimiz,
Ya Resulüm şefaatine nail et,
Kırılır bedenden kol, kanadımız,
Resulallah şefaatine nail et.
Gözümü açıp ta göremeyince,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!