Çöllerde Leyla ile Mecnundan
Dağlarda Ferhat ile Şirinden
Mısır’ da Yusuf ile Züleyha’dan
Mezopotamya’ da Mem ile Zin’ den
Gülistanda Gül ile Bülbülden
Aşk olmasaydı bahsedilir miydi?
Kayaş istasyonunda bir çocuk
Saçları sarı, gözleri mavi
Boncuk boncuk
Ah çocuk.
Ayaz geceden kalma soğuğa inat
Sabahın altısında
Gelecek biliyorum, bir gün ömrümün Sonbaharı
Bir başka hüzünle esecek deli rüzgar başımdan
Sararmış yaprak misali geçen seneler karşımdan
Süpürüp götürecek biliyorum, ömrümden ilkbaharı.
Kuşlar son kez tüneyecek, yapraksız dallarıma
Yazarım okunmadıktan sonra
Söylerim anlaşılmadıktan sonra
Açarım bakılmadıktan sonra
Çalmadı bu akşam,
Ne kapı zilim
Ne telefonum,
Yine hayal ile doldu,
Kalbimdeki bekleme salonum.
Gözümün Nuru, Varlığımın Sebebi,
Habib’ im, Ser Tacım.
Ana, baba, oğul, insanlık, kâinat,
Ben sana muhtacım.
Zifiri karanlıklara doğan ASR-I SAADET GÜNEŞİ,
Yorulmuşum, dinlenmekteyim bir otel odasında
Düşmüşüm gurbetin yollarına bir ekmek kavgasına
Zorlanmakta düşüncelerim, gecede parlamaya çalışan bir yıldız
Dolaşır ayaklarım Sivas sokaklarını gecenin karanlığında.
Bir adres belli, belirsiz kimsenin aşinası olmadığı
Cevahir pazarında, paslı gümüş sattılar,
Abu zer’e batırıp, hep beni aldattılar.
Ereğli, 14 Ekim 2000
Pusularda vuruldu içimdeki sevdalar,
Tespih tanesi gibi saçıldı umutlarım,
Sıkılmış yumruklarımdan,
Boşanırken bedenimdeki kan,
Yarasalar açığa çıktı karanlıktan.
Ne zaman mutluluğun resmini çizmek geçse içimden
Gözyaşım sel olur boşanır üzerime
Buğusu tüten sıcak bir ekmek bağrına bastığı
Mutluluk nasılda yakışmış kirli yüzlerine
Soğuk kaldırımlarda koşarken yalın ayak
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!