Gözlerin bir deniz, ben o denizde boğuldum,
Aşkınla yandım, kül oldum, yeniden doğuldum.
Seni sevdiğim kadar, kimse sevemez inan,
Bu aşkın şahidi, yıldızlar, ay ve cihan.
Senin için dağları deler, denizleri aşarım,
Kimseden korkmaz bu yürek, dağ gibi durur,
Eğilmez başım, kimseye boyun eğmem.
Ruhumun feryadı, yankılanır yedi cihanda,
Deli kanlı bir aslanım, bu hayatta kimseye eyvallahım yok.
Benim sözüm sözdür, namusum namus,
Ay yıldızlı al bayrak, göklerde nâr olur,
Türkiye’mizin seması, gazapla dolur!
Her köşesinde yankırır, İstiklal Marşı’mız,
Vatan uğruna can veren, kahraman ordumuz!
Diyarbakır’dan Edirne’ye, serhat boyları,
Karanlık sarsın dört yanımı,
Yıldızlar sönsün, batsın ay.
Fırtınalar kopsun, yıkılsın dağlar,
Ben yine de korkusuzum.
Yalanlar örsün duvarlarını,
Ne taht isterim, ne de şöhret tacı,
Yüreğimde yangın, gözlerimde acı.
Korkmam kimseden, ne silahtan, ne kılıçtan,
Bir canım var, o da Allah'tan.
Eyvah anam yok, yetim kaldım bu dünyada,
Karanlık sokaklarda kaybolmuş bir gölgeyim
Yaralı kalbimle, sessizce beklerim
Düşlerim paramparça, umutlarım solgun
Ama içimde bir ateş, yeniden doğmak zorunlu
Küllerimden doğarım, yeniden alevlenirim
Memo, Diyarbakır'ın dar sokaklarında büyümüş, hayatın acımasız yüzüyle çok erken tanışmıştı. Gözlerinde dinmeyen bir hüzün, yüreğinde ise derin bir sızı vardı. Aşkın açtığı yaralarla hayata küsmüş, perişan bir haldeydi. Sevdiği kadın onu terk etmiş, Memo'yu özlem, hasret ve sitem dolu bir yalnızlıkla baş başa bırakmıştı.
Geceleri Dicle Nehri'nin kıyısında oturur, yalnızlığıyla dertleşirdi. Kaygıları o denli büyüktü ki, sanki tüm dünyanın yükü omuzlarındaydı. Gözyaşları yanaklarından süzülürken, içindeki öfke ve derin aşk acısı onu adeta paramparça ediyordu.
Bir gece, Hevsel Bahçelerinde dolaşırken, eski bir ağacın altında bir not buldu. Notta şu sözler yazılıydı: "Umutsuzluğa kapılma Memo. Hayatın acımasız yüzüyle karşılaşmış olsan da, hala bir umut ışığı var. O ışığı bul ve yeniden doğ."
Titrek alevi dans eder karanlıkta,
Her yanışında bir sevda hikâyesi anlatır,
Erirken damla damla, aşkla yanar mum,
Işığıyla yüreğime umut katar.
Sevginin sessiz tanığıdır o,
Neden iyiler hep kaybeder bu hayatta, söyle?
Neden dürüstlük, sahtekarlara yenik düşer böyle?
Neden merhamet, acımasızlık karşısında susar, dinler?
Neden sevgi, nefretin gölgesinde kaybolur, siner?
Adalet nerede, hak nerede, vicdan şimdi nerede?
Sevgili dünyalılar, henüz nefes alıp veren canlar,
Size bu satırları, mutlak sessizliğin ve sonsuz bekleyişin hüküm sürdüğü yerden yazıyorum. Ben de dün sizin gibiydim; hırslarım, arzularım vardı. Ama benim dünyamın rengi biraz daha farklıydı. Benim dünyam, çileyle yoğrulmuş, dertle beslenmiş, yalnızlıkla sınanmış bir ömürdü. Şimdi, bedenim toprağın soğuk kollarında dinlenirken, ruhum bu engin boşlukta, yaşadıklarımı ve yaşayamadıklarımı, bana yapılanları ve bana yapılmayanları bir bir gözden geçiriyor. Ve inanın bana, bu muhasebe, dünyadaki en zorlu sınavdan bile ağır.
Ne çok yorulmuşum, insanlardan ne çok çektim bilemezsiniz. Derdimi, çilemi kimseyle paylaşamadım, paylaşsam da anlayan olmadı. Yaralarımı sardığımı zannettiklerim, daha da derinleştirdi her bir kesiği. Aşk dedik, sevgi dedik, ama en çok sevdiğimiz yarı yolda bıraktı, elimizden tutmadı. Uğruna yüzümden akan yaşı bile kuruturcasına inandık. Dostluk dedik, ama en büyük hançer en güvendiğimizden geldi. Annem, babam, kardeşlerim, çocuklarım, akrabalarım, arkadaşlarım… En zor anımda, en dar günümde, birer birer sırt çevirdiler bana. Kimsem kalmadı sandığımda, anladım ki ailem dahi beni yalnız bırakmış. Bir başıma kaldım bu koca dünyada, dertlerle boğuşa boğuşa, kimsesizliğin acısıyla kıvrana kıvrana. Sanırdım ki bu bağlar beni bir ömür ayakta tutacak, en azından bir dayanağım olacak. Şimdi görüyorum ki, hiçbir şey değmezmiş! Vefa da bu dünyanın gelip geçici bir yanılsamasıymış. Beden toprakla buluştuğunda, tüm o yoğun bağlar dahi zamanla inceliyor, kopuyor. Tıpkı mezara girdiğimde tek başıma kaldığım gibi. Adınız anılsa bile, o ilk günkü gözyaşları kuruyor, anılar soluklaşıyor. Unutulmak, buradaki en keskin hançerlerden biri. O çok değer verdiğimiz "ben" ve "benim olan" kavramları, burada zerre kadar değer taşımıyor.
Yapılan kötülükler… Ah, o küçük, önemsiz sandığımız kötülükler! Benim yaşadıklarımın yanında belki de devede kulak kalır. Ama şimdi görüyorum ki, insanları inciten her eylem, o kişinin vicdanında birer kor gibi yanıyor burada. Bana yaşatılan her acı, her haksızlık, beni yalnız bırakan her bir el, burada, ruhumun aynasında, çıplak bir gerçeklikle karşıma çıkıyor.
Pişmanlıklar… O denli büyük, Keşke kendimi bu kadar harap etmeseydim bu kadar yalan dünya için. Burada, anlıyorum ki, bu dünyanın tüm parası, şöhreti, makamı, unvanı, burada bir toz zerresi kadar bile değer taşımıyor. Yanımda getirdiğim tek sermaye, vicdanımda yankılanan iyiliklerim ve sırtımdaki günahlarım. Kimseye bir faydası olmayan,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!