Bakkalın önünde paylaştığımız o şekerler,
Bir sana, bir bana dediğimiz masum günler.
Kardeş payı bölüştüğümüz o anlar nerede?
Nerede o eski, saf, gönül dostları, söyle nerede?
Kendi halimde, kimseye karışmadan yaşardım,
Çakallar meydanı boş buldu, kendilerini bir şey sandı,
Kurtlar sahaya inene dek, bu kibir ne zamana kadar sürdü?
Havlayan itler, uluyan kurtlar, hepsi birer gölgeydi,
Asıl güç, asıl kudret, asıl ihtişam, şimdi ortaya çıktı.
Çakallar, kurnazlıklarıyla, sinsilikleriyle dolaştılar,
Hatırlar mısın, ilk rastladığımız o anı?
Umutların küle döndüğü, hayallerin yalanı.
Kederin gölgesinde, yalnızlığın koynunda,
Hayata küskün, çaresiz bir yabancıydım o anda.
Yüreğimde açılan derin yaralar vardı,
Gözlerin, bir deniz, dalga dalga huzur,
Kalbin, bir bahçe, açan binbir gül.
Adın, dudaklarımda en güzel mırıldanış,
Sen, benim dünyam, en kıymetli buluş.
Her bakışında, bir aşk destanı yazılır,
Bir karabasan gibi çöker, soluğunu keser,
Boğazın düğümlenir, gözlerin hep sislenir.
Sağa sola savrulursun, şafağı beklersin çaresizce,
Uykusuz geceler, yorgun bir beden bırakır geriye sessizce.
Tarifsiz bir ürperti sarar benliğini,
Yıllar aktı, gözyaşlarım sel oldu,
Ayrılık rüzgarı, kalbimi yordu.
Eşimden ayrıldım, çocuklardan uzak,
Yalnızlık ateşi, içimde bir tuzak.
Annem, babam, kardeşlerim sırt döndü bana,
Yokluğunda derman bildiklerim
Derde itti duman etti beni
Sarıldıkça çırpındıkça helak etti beni
Yüreğimi sen ciğerimi derman bildiklerim yok etti
Öyle bir derde düştüm ki dermanı yoktur
Ey doktor, ey hekim, söyleyin bana bir çare,
Dikiş tutmayan bu yarayı dikebilir misiniz acele?
Bu sevda yarası ki, derine işlemiş, kan revan,
Ne neşter kâr eder buna, ne de derman bulunan.
Aşk acısı dedikleri, bir kor misali yakar,
Dicle ve Fırat'ın kesiştiği topraklarda, iki genç yürek, Dilan ve Baran, birbirlerine tutkuyla bağlanmıştı. Zorlu yaşam koşulları, ailelerin çatışmaları, aşklarını bir yangın gibi büyütmüştü. Dilan, narin bir çiçek gibiydi, Baran ise dağların asi rüzgarı. Birbirlerine yazdıkları mektuplar, söyledikleri şarkılar, aşklarının en büyük tanığıydı. Baran'ın askerlik vakti geldiğinde, ayrılık acısı yüreklerine bir hançer gibi saplandı. Dilan, sevdiği adamı dualarla, gözyaşlarıyla uğurladı. Baran, her gece yıldızlara bakıp Dilan'ı düşlüyordu. Ancak kaderin acımasız oyunu, Dilan'ın hayatını alt üst eder. Ailesinin baskısı, toplumun acımasız yargıları, onu bir çıkmaza sürükler. Baran'ın yokluğunda, yalnızlık ve çaresizlik içinde kıvrandı. Baran askerden döndüğünde, Dilan, başkasıyla evlenmişti. Dilan'ın gözlerindeki çaresizliği, Baran'ın yüreğini düşen ateşi başlar ağıt yakmaya
BARAN
Dilan, ey benim kara sevdalım,
Yüreğime düşen kor ateş misin?
Yeminler, sözler, hepsi yalan mıydı?
Sabahın beşinde, taze tatlı var diyen çocuk seslerini özledim,
Ev tüpü satan seyyar satıcıların mahalle mahalle dolaşmalarını.
Dağ kapı, Ofis, Huzurevleri diye bağıran simsarların yankısını,
Fırından yeni çıkmış, mis gibi kokan ekmekleri özledim.
Komşuların hiç kapanmayan, hep açık duran kapılarını,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!