Ey bu dünyada beni bir başıma bırakanlar, ey gözyaşlarıma kör, feryadıma sağır olanlar; vasiyetimdir: size, öldüğümde kimse gelmesin mezarıma. Ne bir fatiha okunsun ne de bir damla gözyaşı dökülsün toprağıma. Zira ben bu hayatta, her nefeste yalnızlığı tattım, her adımda terk edilişi yaşadım. Siz bana hayattayken bir mezar kazdınız sessizce, şimdi o çukurda bir başıma yatmak isterim, huzur içinde...
Hep ağladım ben; sessizce, kimsesizce. Gözyaşlarım çağlayan oldu, içimde boğuldum. Kimseler görmedi, kimseler duymadı bu feryadı; ne bir el uzandı ne de bir can yandı bu acıdan. Bu yalan dünyada bir mum gibi eridim, tükendim. Terk edildim her defasında, kalbimin kapıları yüzüme kapandı. En sevdiklerimden bile vefa bulamadım, yaram hep kanadı, kabuk bağlamadı bir kez bile. Her yeni sabah, içimde yeni bir yara açtı, her akşam, yalnızlığın koynunda uyudum ben. Şimdi rahat edin, zira ben gidiyorum, yükünüzden kurtuldunuz benden! Bir nefes kadar yakınken bile uzak duranlar; şimdi bir ömür boyu vicdanınızda sızı bırakacağım, emin olun!
Hiç kimsem kalmadı sanki, ruhum bedenimde bir gölge gibiydi. Adımımı attığım her yerde bir boşluk karşıladı beni. Oysa çok sevdim, çok bağlandım; canımı bile verdim, kıymetimi bilmeden. Ama ne çare ki, sevgime karşılık hep hüsran buldum, hep kırıldım, hep yenildim bu acımasız kadere! Yalnızlık bir yorgan oldu üstüme, soğuk gecelerde titreyen ruhumu sardı. Şimdi sonsuz bir uykuya dalıyorum; belki orada bulurum bir teselli, belki orada kavuşurum hiç tatmadığım huzura... Ruhumun son fısıltıları bunlar; sizden son isteğim, son çığlığım!
Uzak şehirde, bensizliğe alıştın mı sahi?
Ya da unuttun mu beni, o derin bakışları?
Sabah kahvaltısında, sevdiğimiz menemene ekmek banarken,
Yüzün gülebiliyor mu, yoksa hüzün mü çöker anılara?
Kahveni yudumlarken, sevdiğimiz çikolatanın tadı var mı?
Yıl kaç oldu bilmem, boş odamda takvimler,
Ne bir ses, ne bir nefes, ne iz kaldı ardımda.
Umutlar birer gölge, düşler birer hayalet,
İçime çökmüş karanlık, bu ne büyük felaket!
Ana baba yok artık, kollarım boşlukta gezer,
Ateş düştü içime, köz oldu yüreğim baştan,
Yandım, kavruldum, kül oldu benliğim taştan.
Bir yangın yeri sanki, şu koca bedenim şimdi,
Her nefesimde alevler yükseliyor derinden, bilindi.
Gözyaşlarım söndürmez bu içimdeki ateşi,
Sessiz bir limanda, bekleyen gemi misali,
Yalnızım bu şehirde, kaybolmuş bir hayali.
Gözlerinde aradım o kayıp eski hali,
Bulamadım, bulamadım, o aşkın emsali.
Yarım kalan hikaye, gözlerimde derin bir yara,
Yaralı bir serçe gibi, düştüm bu şehre
Yüreğimde isyan, dilimde kahır
Gözlerim yorgun, bakamam feleğe
Bu karanlık gecede, bir umut ararım
Yarına sürgün, bu benim kaderim
Yarınlar yalnızlık getirir, sensiz geçen her an,
Bu şehir bana zindan, bu hayat bana yalan.
Gözlerim kapanır, sensiz geçen gecelerde,
Yüreğim kan ağlar, sensiz geçen her saniyede.
Bu aşk beni yakar, kül eder her nefeste,
Yavrumu aldı kara toprak,
Üşürsün, bu nasıl bir kucak?
Kucağım boş kaldı, yangınım,
Bu nasıl ateş, ben yandım.
Güneşim battı ansızın,
Bir odada, yalnız kaldım, duvarda resimlerim,
Gözlerim hep onlarda, yorgun düşer her birim.
Yanımda kimse yok, boşlukta gezer elim,
Ama hep bir umut var içimde, bir sevda dilerim.
Bir ışık, bir sevda belki, kim bilir, bir hayaldim,
Yüreğimde bir yangın, sönmeyen bir ateş,
Gözlerimde bir isyan, dinmeyen bir öfke.
Bu şehir bana dar, bu hayat bana yalan,
Yıkılsın bu sevdam, sensiz geçen her an.
Adın dilimde bir zehir, her an yakar tenimi,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!