Zenciler gibi kadınsıyım ben
Bembeyaz alnım ağırbaşlı
Dolgun dudaklarımla
Gittikçe uzaklara götürüyorum seni
Dokunamıyorum, elimde değil...
Dünyanın en güzel Arabistanlısı
Parlak pırıltılı ojeler elmas tırnak
Kaşlar ebem kuşağı bir ton maske surat
Sahte bir gülüşle bakışlar tuzak
Her şey tamam ama içi bomboş hayat
Saatler güzellik salonunda geçer
Şimdi kalpler soğuk, gözler hep başka yer
Kararım verilen desteyi, an gelir ezerim,
Gözlerinden ayrı düşünce bir an bile,
Konuşmam, içimde skralyoz büyümektedir,
....
Sen ey yıldızlarla süslü
gecenin karanlığına meydan okuyan
Görünmeyen derinliklerde yaşam bizimle birlikte
Gözlerimiz yüzeye odaklanır, ama gerçek orada değil
Sözlerimizle değil sessizliklerimizle anlarız kendimizi
Ölümün gölgesiyle yalnız kalırız bir gün
Az yaşadığımızı sandığımız bu yaşamda
Gençliğim, saçlarım gibi, döküldü.
Her şey böyle dökülmüşken,
Dökülmemiş yalnız sevda olamaz bir şey.
Aşkın ölçüsü olarak koyulacağına.
Kendi başına bir anıt gibi
Tek başına ve dayanıklıdır.
Bir hata mı bilirler bir tedirginlik mi konuşmazlar
Oynardı akrep yelkovan gibi sönük bakışları
Armalar takmış yakasına giz takıntılar
Ölüme dokunmuş bütün alışkanlıkları
Duvar gibi suratlarında yıllardır çatlaklar
Her şeyden uzak her şey yorgunlukları
Doğdun, dünyaya baş koydun,
Üç gün aç kalmışsın,
Yaşam savaşı uzun.
Ömrün uyurken ağlayanlar oldu.
Çocuklarını kumara verip giden,
Sevdiklerini hapse tıkıp giden oldu.
Sarayburnu'nda daldaşak ay
Gümüş sularda süzülür
Tiz bir ney sesi üflenir
Saat dokuz kan dolarken.
Kadife kaftan, işlemeli
Medeniyetim torgom, kadınımın oğlu hayk,
Bir avuç kete ve yapaylıktan uzak tuskilerin.
Mavi, sahillerin kemiğinden fırlamış yayın kayıkçı,
Akdeniz, buzdan tanrıçası etugen eke ile konuşuyor
Duyuyorum, söylemiyor çünkü benimle:
Her mazeret bir başka kefaret sanırsınız
Gecenin enkazını günle örmeye mecbur mu
Sisler çökmüş bir limanda demire adımlarsınız
Göz ucuyla bakarsınız rıhtıma bağlı kolay mı
Yeni bir yolculuğa çıkmak imkânsız korkarsınız
Gönlünüze sağlık ben şiirlerinizideki üslubunuzu beğendim. Ayrıca bir ünal kardeşimiz de Altındağlı imiş, siz de, ben de Benimki Altındağ da doğmuşum, eskiden oturduğumuz yer Karakolun yanında idi, şimdi ne oldu bilmiyorum.