Berber Hasan’ın karısı
Güzel mi güzel, pek alımlı,
Ama sor köyün delikanlısı,
Derdimiz o, hem de ne tatlı.
Sabah kalkarmış saç baş dağınık,
Gökyüzü yarısı gümüş yansımalı
Aydınlıkta bulutlar pembeye bürünmüş
Odaya düşen ışık ispanyol tasarımlı
Eldeki kitap fransız yazımı hürriyet sunmuş
Ah sanat galerisi belki orada olmalı
Tuvaldeki renkler ressam derinliği duyurmuş
Kaypak taktiklere tenezzül etmedim.
Ama umudumu hiç yitirmedim.
Çünkü ekmeğini yediğim toprağın
Ve suyunu içtiğim havzanın
İnsanlarının hizmetindeyim.
Birinin sözleri olarak al bunları
Bir kahraman ölüsü: Türkiye! dedik
Alnımız ak, önlüğümüz temiz
Karnımız aç, arkamız uykulu
Derken... birer birer geldik aydınlar
Yarabbi, ne güzellikte bir ülkede yaşamışız
Bütün öğrencilik yıllarımızı beyhude geçiren
Dicle
Kıyısına
Göçmüş
Güvercinler
Bulanık
Sulara
Ölüm kapı gibi açılıyor önüme
Ne desem nafile
Bekliyorum.
Kalanlar ellerinde birer mendil
Her bakışın ağırlığını hissediyorum
Bir yanım ömrün habercisi,
Bir yanım iç müjdelerin gelişi,
Bu dengeyi bozan ne?
Bu ne karmaşa,
Şaka gibi yaşamanın bir anlamı yok!
Burası hangi kıyımın ardından kaldı,
Gözleri kapamış mıydık, göremez olduk ne var?
Dallarımızı yolmuşlar, rüzgarımızı kesmişler,
Sularımızı zehirlemişler, acıtıyor içimiz.
Vatandaşı kör ettiler, ellerimizi kelepçelediler,
Islağımız kurudu, kurumuz ayrı tattı.
Tuzsuz bir sabah,
Gölgeleri çekmişler kaldırımlardan,
Ekim ayı yorgun,
Bir kez daha yanlış yerden uyanmışız.
Hani çocuk sesleri, uçurtmalar?
Sanki varmış gibi,
Göğe yükselen kartalın,
Çelik kapılar önünde,
Kilitli kilitli duranlar olsa'da,
Yelkenler yırtılsa'da,
Azimli kalem kırılmadıkça,
Bozgun haberi,
Gönlünüze sağlık ben şiirlerinizideki üslubunuzu beğendim. Ayrıca bir ünal kardeşimiz de Altındağlı imiş, siz de, ben de Benimki Altındağ da doğmuşum, eskiden oturduğumuz yer Karakolun yanında idi, şimdi ne oldu bilmiyorum.