Çocukluk günlerinin şen-şakrak sabahları,
Delikanlılık, gençlik ve bütün günahları,
Bir film gibi geçti kısılan gözlerinden,
Hırıltılı bir soluk çıktı zorla, derinden
Ve sessiz bir karanlık onu bağrına aldı,
GÜNEŞ ESKİ YAZLARDA, AŞK DİZELERDE KALDI...
Atımız da vardı,
İtimiz de vardı.
Otumuz da vardı,
Etimiz de vardı.
Ata, eti verdik,
İte, otu verdik;
Hayatı dudağından içerken kana kana,
Yüzünü görmek bile, bir hayâl oldu bana…
Kaderim bile olsa, isyan eder yüreğim,
Seni benden çalana, beni sensiz koyana…
Bir deli rüzgârla esip, giriverdin dünyama,
Gözlerin hülyalı, dudakların vaadkâr,
Ve bir yağmur damlası kadar saftı, temizdi yüreğin...
Rüzgârda uçuşurken kızıl saçların
Aşkı özlemişti, belliydi yanan avuçların....
Orda bir dev var orada, adı 'Birleşik Devletler',
Sevmesek, istemesek de biz onun 'Bağdat Yolu'yuz.
Orda bir şeytan var orda, adı 'Avrupa Birliği',
Girmesek de, çıkmasak da, biz onun 'emir kulu'yuz.
Hülyâ, Hicran ve Kader
Üç güzel kızkardeştiler.
Önceleri, hülya ile geçirirdim günlerimi,
Sonra, hicran düştü yüreğime,
Şimdi ise, kaderimle başbaşayım.
....Ve hep yalnızım...
GÖÇMEN ÇOCUKLAR
Başı önüne düşmüş, kirlenmiş minik yüzü,
Küçücük omuzları zor taşıyor bu başı,
Sevgiyle okşanmaya, nasıl da hasret o baş,
Korku ile gizlemiş gözlerindeki yaşı.
ŞÜKRAN
Sen hep aşkı şakıyan bir bülbül-ü şeydâsın,
Goncalarla bezenmiş gül nihalsin, ceydâsın.
Lezzeti, rayihası tarifsiz meyle dolu,
O gül yüzün, düşümde güzel bir serap gibi,
Çaresiz bir sevdâ bu, halim pek harap gibi.
Ellerinin sıcağı gitmiyor ellerimden,
Gözlerin, gözlerimde yıllanmış şarap gibi...
Kaybetti gönül sensiz, ömrün tek neşesini,
Kınalı yapıncağım,
Bir sevdadır kınası, avuçlarında yanar,
Dudağında kavrulmuş hasretlik türküleri.
Bir sevgi yumağı ki, iplik iplik sağdığım,
Elinin sıcağında bulutlara değdiğim,
Gözlerinde kaderin gülüşünü gördüğüm,
Hoşgörüsü ,pınarlar gibi akar şiirin duvağından ;uçar bir kızın sinesine konar ,bir oğlan gülümser göğsünde, göğün kuşağından rengarenk sevgiler diziliverir boynuna insanın, Ünal babacığımın dokunuşlarından.Sabah eğilir, suyun çehresinden öper, inci tanesi gibi yaşlar sıralanır gözlerinden güle mera ...
'Öyle bir sen ol ki içimde, içinde hep ben olayım.'.. (*)
Tek bir mısra, satırlara bedeldi. güçlü kaleminizi ve yüreğinizi kutluyorum Sayın Ünal bey
herkese göre bir şiir olmuş... :) :) :) :) :