Senin aşkın, hiç çözülmez, ipekten bir bağ üstüme
Pek bunaldım sensizlikten, rahmet rahmet yağ üstüme
Gönlün sevgi hazinesi, baştan başa sevgi dolu,
Gönlündeki sevgileri, gözlerinden sağ üstüme...
GERÇEKLER UYUTMUYOR, UYUMAYALIM
Demokrasiyle yönetilen ülkelerde başa gelebilecek en büyük tehlike, bir siyasi partinin, tek başına anayasayı değiştirebilecek ve yasa çıkarabilecek çoğunlukla iktidarda olmasıdır.
Zira bu durum, giderek çoğunluk diktasına ve özellikle bizde olduğu gibi, parlamenterlerin lider güdümlü olduğu meclislerde, sonunda liderin diktatörlüğüne uzanan bir yol açar.
Her görüşünde isabet, her sözünde keramet olduğuna inanan, ya da inandırılan liderler ve onların yağdaşları, sonunda sabrı tükenen halktan görmeye başlayacakları ilk direnişlerde, bu hareketlerin kötü niyetli örgütlü bozgunculuk hareketleri olduğu inancıyla, derhal devletin tüm güvenlik güçlerini kullanarak, en sert ve demokrasi dışı, hatta insanlık dışı önlemlere başvururlar.
Bu durum da, halkın yasalara, yönetenlerin de halka saygısının yok olması ve bir kaos ortamının doğması demektir.
O ateşten sineye bir lahza kavuşarak
Elâ gözlü dilberin bir busesi uğruna
Talibim can vermeye yanarak, tutuşarak,
Mecnun pervâne gibi, o sitâre nûruna...
Yaşlılık mıdır sebebi bilmem, çağa yakışmadığımı hissediyorum.
En azından, mesleğim dahi, teknoljinin getirdiği nimetleri inkâr etmeme mani, ama götürdüklerini sindiremiyorum içime bir türlü....
Ve isyan ederim zamana, elimden aldıkları için... Ölüme sözüm yok, o Allahın emri de, güzellikleri neden süpürüp götürdü diye...
Bazen bir taş plâk koyarım gramofona, oturur, bir de sigara yakarım. Seslenmez mi o cızırtılı plâktan Eftalya Hanım; Biz Heybelide her gece...diye... Alır götürür beni başka zamanlara, başka zamanların İstanbuluna...
SÜKÛT-U HAYÂL
Bir yaz yağmuru gibi boşaldınız üzerime,
Çatlamış toprakların açlığıyla emildiniz
Yüreğimin en derinlerine indiniz.
Kâh yasemin, kâh gül, kâh hanımeli gibiydi kokunuz,
Gözlerin, şafağıdır umudumun,
Kaybolursa, kapkara bir gece kalır.
Uçsuz, bucaksız bir denizdeyim;
Senin için yazdığım şiirlerimdir rotam,
Ben, bu pusulasız sevdâ teknemde
Sabah onlarla aydınlanırım, gece onlarla yatarım...
İlâhî bir şeb-i aruz töreni var, bak, semâda (*) ,
Gaipten bir mûsikînin âhengiyle sanki bazen
Dönüp durur koca dünya, hiç bitmeyen bu semâda (**)
Âhenk tamam, fakat sır şu; hani kudüm, nerde neyzen?
Sırasıyla kışlar, yazlar, sen döndükçe gündüz, gece,
Hülyalı gözlerinle sürükleyip de aşka,
O tatlı bakışlarla gönlüme çakılmışsın.
Sevmişim be güzelim, çaresi var mı başka?
Sevdâmsın, kaderimsin, alnıma yazılmışsın.
Karşı konmaz bir iksir dolu bir bardak gibi,
' Ben, senin için, sadece şiir yazabildim. Destan yazanlar, toprağın altında yatıyor. Senin kuyunu kazanlar ise, Kürt'üyle, Türk'üyle, hâlâ senin gölgende yaşıyor.
Ne büyük ayıp... Ayıbımız...'
BAYRAĞIM
Gönlümüz, gam-keder nedir, bilmezdi,
Ocaklar sağlıkla tüttüğü zaman.
Ayrılık, aklımıza bile gelmezdi,
Trenler hüzünlü öttüğü zaman.
Ömür takvimine düşünce kışlar,
Hoşgörüsü ,pınarlar gibi akar şiirin duvağından ;uçar bir kızın sinesine konar ,bir oğlan gülümser göğsünde, göğün kuşağından rengarenk sevgiler diziliverir boynuna insanın, Ünal babacığımın dokunuşlarından.Sabah eğilir, suyun çehresinden öper, inci tanesi gibi yaşlar sıralanır gözlerinden güle mera ...
'Öyle bir sen ol ki içimde, içinde hep ben olayım.'.. (*)
Tek bir mısra, satırlara bedeldi. güçlü kaleminizi ve yüreğinizi kutluyorum Sayın Ünal bey
herkese göre bir şiir olmuş... :) :) :) :) :