Dün gece, sabaha yakın bir zamanda, bu evden bir adam çıktı...Şuursuz adımlarla, âdeta koşarak ve sallanarak deniz kıyısına doğru gitti, sırt üstü atıverdi kendini kumların üzerine...
Uzun süre öyle kaldı, sabaha yaklaşan gökyüzünü seyrederek...
Ay ve yıldızlar, sabah yaklaştıkça parlaklıklarını kaybetmişlerdi.Ayın ışıkları, ona kadar ulaşamıyor gibiydi sanki...
Uzun süre karmakarışık duygular içinde öylece düşündü durdu.
Sonra, birden fırladı yattığı yerden, bir ışık hızıyla dolanıp tüm dünyayı, ne kadar boynu bükük çiçek varsa topladı hepsini. Ardından sıçradı gökyüzüne ve sönmeye yüz tutmuş bütün yıldızları topladı. Bu çiçekleri, yüreğindeki sevgiyle sararak muhteşem bir buket yaptı. Üzerine, o yıldızları serpti. Sonra bir kâğıt aradı, üzerine seni seviyorum yazmak için, bulamadı.Çıkardı, yüreğini iliştirdi kâğıt yerine ve getirdi, yatağının baş ucuna bıraktı.
Ağarmaya başlayan günün gecemavisi ışığı vurmuştu güzel yüzüne. Kızıl saçların bu ışıkta, daha bir masalsı güzellikteydi. Ve seni uyandırmaktan çekinerek, küçücük bir öpücük bırakıp saçlarına sessizce süzüldü çıktı odadan...
Bir gece,
Tüm yıldızlar kaybolursa gökyüzünde,
Bir sabah,
Güneşin tüm ışıkları tükenirse
Ve o gün,
Sevginin soluk alışını duymuyorsan yüreğinde,
. .varım yoğum, bir yürek dolusu kadar sensin
. .dere tepe dolanırım, dudağımda türküler,
. .her bucağı sevdâ kokan memleketim gibisin Ü.B
. MEMLEKET GİBİ...
Yetmiş milyon seyirciye, pis bir oyun oynuyorlar,
Onur dolu tarihimin en onursuz kişileri.
Düşmanımla aynı rezil tencerede kaynıyorlar,
İhanetin artistleri, tutmuşlar hep köşeleri...
Nerededir Devlet gücü, yaptığı iş, sırf lânet mi?
Düşlerimde hep ay yüzlü, gönlü güneş bir yâr gördüm,
Ay karardı, güneş battı, bahtıma o eş gelmedi.
Nice güzel gönle girdim, nicesine gönül verdim,
Kimler geldi, kimler geçti, ama o mehveş gelmedi.
Nasibim yok aydınlıktan, kara gönüllerden bıktım,
Dudaklarının tiryakisi olmuş dudaklarım,
Ellerim, ellerinin hastası,
Seni görmediğim günleri yaşanmamış sayarım,
Gözlerim, gözlerinin müptelası...
Kokun sinmiş soluklarıma,
İNTİKAM
Bir şiir yazacağım,
Başlığa, senin adını koyacağım.
Sonra
Buruşturup, çöpe atacağım...
Ne kömür gibi karaydı gözlerin,
Ne deniz mavisi,
Ne de zümrüt yeşili.
Fakat öyle sıcak, öyle bir sevgiyle bakardı;
Bakışında, gökkuşağının tüm renkleri vardı...
SEVGİ BUSESİ
Coşkun bir deniz gibi, köpürüp dalga dalga
Fırtınalarla vursam, gönül yamaçlarına.
Ya da sevgine muhtaç, küçücük bir kuş gibi,
Aşkını tatmak için konsam avuçlarına...
Bir bilinmezlikler sarmalındayım, lâbirent gibi
Her yanım, cam kırıklarıyla örülmüş duvarlar,
Attığım her adım yeni bir yara,
Tüm hücrelerimden kanlar akıyor
Ve üstümde görünmeyen bir göz var,
Bana, 'öde günahını' der gibi bakıyor.
Hoşgörüsü ,pınarlar gibi akar şiirin duvağından ;uçar bir kızın sinesine konar ,bir oğlan gülümser göğsünde, göğün kuşağından rengarenk sevgiler diziliverir boynuna insanın, Ünal babacığımın dokunuşlarından.Sabah eğilir, suyun çehresinden öper, inci tanesi gibi yaşlar sıralanır gözlerinden güle mera ...
'Öyle bir sen ol ki içimde, içinde hep ben olayım.'.. (*)
Tek bir mısra, satırlara bedeldi. güçlü kaleminizi ve yüreğinizi kutluyorum Sayın Ünal bey
herkese göre bir şiir olmuş... :) :) :) :) :