Bâbilin bahçelerinden topladım gözlerini, üzüm üzüm,
Ve günbatışlarından kadehlere doldurup şarap rengi saçlarını
Sensiz bir gurbet gecesinde
Hasretinle sarhoş oluyorum, iki gözüm...
Ayışığına uzanıyor ellerin,
Al yazmalım, yüzü benzer güllere,
Yüreğim yaralı, derdim derindir.
Sarmadan bağrımda, gitti ellere,
Ağlaman gözlerim, Mevlâm kerimdir.
Kömür gözlüm ne de mahsun bakardı
Sabah olur, gün doğar, hiç bitmez benim gecem,
Sen yoksan, güneş bile kapkara bir zulmettir.
Sensizliği içime sindirerek yaşamak
Gün boyu, çaresizce çektiğim bir mihnettir.
Dolanır dururum hep o âşina yerlerde,
Duruşma sona erdi;
Sana mahkûm edildim.
Cezam 'sürgün' olmasın;
'Müebbet'e talibim...
(2006)
SEYFİ'NİN YERİ
Kuzguncuk sırtlarında,
Hâlâ yeşili bol kalmış, eski ve mütevazi bir mahalle
Ve orada, mavi boyalı ahşap bir mekân,
Seyfi'nin kahvehanesi diye bilinir,
Asiye bu köyün en güzel kızı,
Sanki gök kubbenin Çoban Yıldızı.
Gören gönüllerde başlar bir sızı,
Asiye, tüm köyü zülfünde bağlar.
Kınalıdır Asiye'nin elleri,
Gözlerinde hüzün dolu masallar,
Dudağında yarım kalmış bir gülüş
Ellerinde hayat veren bir sevgi
Ve yanık yüreğinde kavruk kalmış sevdalar...
Rüzgârlarla savrulan kızıl saçlardan
Dün o yârin semtlerinde gezindi bu ihtiyar,
Gözlerinde dinlenerek huzur buldu, bahtiyar.
Saçlarından eline dek, aşk tattığı her yeri,
Aşka âşina elleri, dolaştı diyar diyar...
Dudağından taze açmış goncaları topladım,
ÖYLE BİR HAZAN Kİ...
Dil hâmuş, dîde giryân, gönül mahzun, şikeste,
Bütün renkler kaybolmuş, âfak meş'um bir siste.
Ne gülistanda gül var, ne seherde bülbüller,
Gül, kurumuş vazoda, bülbül suskun, kafeste...
DÜŞ MÜYDÜ? BİLMEM...
Dün gece, bir düş mü, bilmem, bezmimde bir dilber vardı,
Cilvesiyle, işvesiyle, sanki tam bir 'fındık kurdu'...
Bakışıyla, gülüşüyle, gönlü dört bir yandan sardı,
Aşk şöleni vermek için, sinesinde sofra kurdu...
Hoşgörüsü ,pınarlar gibi akar şiirin duvağından ;uçar bir kızın sinesine konar ,bir oğlan gülümser göğsünde, göğün kuşağından rengarenk sevgiler diziliverir boynuna insanın, Ünal babacığımın dokunuşlarından.Sabah eğilir, suyun çehresinden öper, inci tanesi gibi yaşlar sıralanır gözlerinden güle mera ...
'Öyle bir sen ol ki içimde, içinde hep ben olayım.'.. (*)
Tek bir mısra, satırlara bedeldi. güçlü kaleminizi ve yüreğinizi kutluyorum Sayın Ünal bey
herkese göre bir şiir olmuş... :) :) :) :) :