Kızıl zülfü düşürmüş de elâ gözün üstüne,
Yüzünü, gün batımının hüzün rengi kaplamış.
Nice kahra göğüs gerip toplamış da destine,
Bir sevdayı yüreğine hançer gibi saplamış.
Kalbi her gün nice elem, keder ile atsa da,
İSTANBUL'U SEYREDİYORUM / GÖZLERİM KAPALI...
İstanbul'u seyrediyorum gözlerim kapalı;
Kurşûni gökyüzünde kalorifer dumanları,
Bir araba geçiyor caddeden gümbede-güm bas yaparak,
SÜRÜ
Bir zamanlar burada bir küçük cennet varmış,
İnsanlar, hep özgürce, onuruyla yaşarmış.
Bağları, bahçeleri, zümrüt gibi yaylası,
Nimetleri herkese bol, yetecek kadarmış.
GÖZLERİN, GÖZLERİME SIĞMIYOR ARTIK
Masal gibi bir aşktan, geriye kalmış ne var,
Sararmış bir mektupla, bir resim, ucu yırtık...
Kızıl gün batımları, o eflâtun akşamlar
Ve mehtaplı geceler... Bilmem, nerde bıraktık...
Sahil susmuş, mehtap küsmüş, gecede bir kasvet var...
Güzel başı ellerinin arasında, bir kadın,
Yapayalnız oturmuş da, dalıp gitmiş, kaybolmuş,
Hüzün, gölge olup düşmüş onun güzel yüzüne,
Gözlerinde parıldayan damlalarda hasret var.
Gül yaprakları gibi kıvrık pembe dudaklar,
Elâ gözlerde hüzün, bakışlardaki gizem,
Beyaz omuzlarına dökülmüş kızıl saçlar
Bir el oyası gibi işlenmiş zerafettir..
Gözlerinin içinde erise de gözlerim,
Perişan bir yalnızlık; bir çınar gölgesinde,
Yıkılmış bir adam var, bitkin bir ney sesinde...
Ney, hüznü de üflüyor adamın yüreğinden
Hüzün kaderi olmuş, üflenmekle bitmiyor.
Bir kara bulut çökmüş, gitmiyor da gitmiyor...
Tomurcuğum, gülücüğüm, küçücüğüm, bebeğim,
Gül dudaklım, gül kokulum, gül yürekli meleğim,
Hayâl gözlüm, sevdâ bakan sevdiceğim, sevdiğim,
Yağmur damlam, gün ışığım, can suyumsun sen benim...
Saçlarından yıldızları topladığım sevgili,
Bunaldım sensizlikten, es de serinlet beni,
Bir tatlı gülüşünle esip de, mest et beni...
İstersen lôdostan es; kucağın bulut bulut,
Sağnak ol, yağ üstüme, beni yağmurda unut.
Bir sel ol, çağlayarak, ak, önüne kat beni
İliklerime kadar, aşkınla ıslat beni.
'Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden...' (*)
Utangaç gülüşlerini topladım bir hazan bahçesinin solgun çiçeklerinden,
Kuru dallarda sallanan sararmış yapraklarda mahsun bakışlarını gördüm,
Ve bir güz gülü, bülbülün hasretinde, boynunu bükmüş....
Hoşgörüsü ,pınarlar gibi akar şiirin duvağından ;uçar bir kızın sinesine konar ,bir oğlan gülümser göğsünde, göğün kuşağından rengarenk sevgiler diziliverir boynuna insanın, Ünal babacığımın dokunuşlarından.Sabah eğilir, suyun çehresinden öper, inci tanesi gibi yaşlar sıralanır gözlerinden güle mera ...
'Öyle bir sen ol ki içimde, içinde hep ben olayım.'.. (*)
Tek bir mısra, satırlara bedeldi. güçlü kaleminizi ve yüreğinizi kutluyorum Sayın Ünal bey
herkese göre bir şiir olmuş... :) :) :) :) :