Umut tarlasına lânet ekersen
Bil ki, hasat vakti pişman olursun.
Sevgi yağmurundan sakınıp kaçma;
Islanmazsın ama, hepten kurursun!
Zayıfı ezmekle güçlü olunmaz,
Adam kucağına alıp minik kedi yavrusunu
Saatlerce okşadı,öptü,şefkatle sevdi o gece
Ve ertesi sabah erken, ava gidince
Bir ceylan gördü, yavrusunun yanında önce,
Nişan alıp bastı tetiğe;
Nasıl mutlu oldu vurduğunu görünce...
Bahar...
Kırlangıçların sihirli tükrüklerini toprağa damla damla katıp oluşturdukları mutluluk çamurunu taşıyarak çatılarda yuvalar kurduğu,
kozadan çıkan çirkin tırtılların bir tezyin sanatı şaheseri gibi kanatlar takarak göklere, özgürlüğe uçtuğu mevsim...
Tüm çiçeklerin sana benzeyerek açtığı, tüm çiçeklerin buram buram sen koktuğu mevsim...
Gökyüzünün sonsuzluğu sevgin kadar engin, sakin denizin uçsuz bucaksız mavisi sevgin kadar huzurlu, ve kanat çırpmadan süzülen martıların bembeyaz kanatları sevgin kadar lekesiz, temiz ve güneş, sevgin gibi ısıtıyor içimi bu bahar sabahında...
Bir kırlangıç yuva yapıyor gönlümün çatısında ve bir kelebek kanat çırpıyor yüreğimde...
AYRILIK (1-1=0) .............1961
Gittin,bir boşluk kaldı içimde;
Senin biçiminde...
Kekik kokan sabahlar getir bana
Ağlarken gözlerimde aç çocuklar,
Bal rengi gözlerinle bak, doyur.
Sağnak sağnak yağsın yağmur,;
Lâpa lâpa yağsın kar;
Mal - mülk, iş - güç, servet, sağlık, hepsi tamam olsa bile
Sevgi yoksa yüreğimde, tutunacak dalım yokmuş.
Nefsim, günah yağmurunda sırılsıklam olsa bile
İnanç yoksa hamurumda, örtünecek çulum yokmuş.
Yaratırken, içimize, Allah, nefsi koyuvermiş,
Gurbet düşlerime tutam tutam serperim seni
Onsekiz yaş gelinliğinle;
Papatya bahçesi gibi olur düşlerim.
Ve her gece bir tane sen koparıp
Öper, okşar, koklarım koynumda.
Ben ne düşler gördüm uyunmamış gecelerimde,
Ne şarkılar dinledim sesinden; hiç söylemediğin,
Kırık kanatlı kuşlar gibi aşklar besledim;
Yem diye yüreğime hep hicrânı atarak,
Her yağmur sonrasında, adım adım dolaştım gökkuşağında;
Renklerin vardı onda, sana rastlarım sandım.
Ben sevdândan bîtap düştüm, sen tebessüm eylersin
Ben hüzzamdan çalarım da, sen nihâvent söylersin.
Sabır gönül, hep yâ sabır...kader buysa neylersin?
'Gülü seven, dikenine katlanacak' der kitap...
Ömrümün bu hasat vakti, savrulurken harmanda
Öyle bir anlatılmaz dert ki yokluğun;
Seni her hatırlayışımda, bir ateş topu düşer yüreğime,
Sevmediğim gerçekleri sakladığım kristal küre kırılır,
Herbiri yüreğime batan binlerce sırça olur.
Ve her unutmak isteyişimde seni
Bir dünya düşer gözlerimden,
Hoşgörüsü ,pınarlar gibi akar şiirin duvağından ;uçar bir kızın sinesine konar ,bir oğlan gülümser göğsünde, göğün kuşağından rengarenk sevgiler diziliverir boynuna insanın, Ünal babacığımın dokunuşlarından.Sabah eğilir, suyun çehresinden öper, inci tanesi gibi yaşlar sıralanır gözlerinden güle mera ...
'Öyle bir sen ol ki içimde, içinde hep ben olayım.'.. (*)
Tek bir mısra, satırlara bedeldi. güçlü kaleminizi ve yüreğinizi kutluyorum Sayın Ünal bey
herkese göre bir şiir olmuş... :) :) :) :) :