Göz yaşlarım hiç dinmeyecek sandım,
İlk oyuncağım kırıldığında.
Ama bir gün susuyor onlar da.
Yeni göz yaşlarıyla tanışınca.
Resmini çizdiğim rüyalarım
Sırtına yorgunluk gibi yaslandığım çam,
Salladı dallarını, yüzü toy bir Haiti
Suyun aynasında, rüzgârın ısırık izinde
Hayal bile edemediğim onur tacı altında
Kan mı düştü aklıma, bırakın rahat oynasın çocuk.
Damarıma basma çocuk
Ağlayıp ağlayıp durma yutkunarak karşımda
Bak, koşarak iniyor tepelerden bahar
Oysa hep akşamlardadır yüzün
Hüznün, güneşli dağları sarar neden?
Bir tuhaflık sezdim sazım telinde,
Dağların ardında son gül dalında.
Kaç hasret vuruldu omuzlarında,
Söyle sazım neden dertli çalarsın?
Dalga dalga esen yelin ardından,
Dokunsam iniverecekti yıldızlar
Yağmur soluyacaktı ensemde oyalansam.
Başka geceler, bambaşka düşlerle
Şüphesiz,
Kucaklaşacaktı güneşle sarılı kumsal.
Kanat çırpıyordu sedef toynaklarıyla
Bulut kortejinde meçhul bir uçak
Ah! Ayrılıkmış adı, gidişinden anladım.
Rüzgârın avuçlarında yüzen bir kısrak
Eziliyordu ateş topları üzerinde bacaları
Selam olsun sana, güzel İstanbul.
Bir çağın dirildiği ıslak geceye,
Haliç Köprüsü'nden Beylerbeyi'ne,
Selam olsun, Evliyalar şehrine.
Selam olsun sana, güzel İstanbul.
Unutulmuş bir yağmur sonrası
Göl kenarında buluştuk eski dostlarla.
Gecelerini andık Dikili’nin, ortak geçmişimizin.
Ve hazla buluşan özlemlerimizden söz ettik.
Hayallerimizden, eksilmelerimizden
Zeytin kokulu anılarımızdan hüzünle
Nasıl kalındıysa ayaktayız işte
Uykularım kaçıyor düşündükçe.
Hangi çağına konaklasam özlemlerin,
Hep yorgundur duruşun, hep mahzun.
Ve içimde derin bir sızı, yakınırım.
Sen gidince;
Ay düşüyor sisli gözyaşlarına denizin.
Atılan her ağı yutuyor dalgalar.
Martılar bezgin dolaşıyor sen gidince.
Fırtınalar nasıl koşuyor bilemezsin.
**********************************************
SUNA HANIM, DOSTLUĞUNDAN HAZ DUYDUĞUM ZARİF, DUYARLI BİR İNSAN. /
KENDİSİNE BAŞARI VE ESENLİK DİLERİM. / n.a./
**********************************************