Su yandığında
Kül dağıldığında
İçimin ormanlarında kuşlar
Uçumsuz göksüz kanatsız kaldığında
Zaman içe büzülüp
1..
Gecenin muhakkak bir sihri var
Bu ve buna benzer binlerce gecenin
Sözü ısıran bir dev bitkiye döner zaman Gece saatlerinde
Sırrını söyle bana
Asırlık derdinden söz et
Mavilik neden sana bu kadar yakışır
Neden uzaklaşır gölgeler teninden
Uçtu lezzet
Bitti evham
Heyecan firar
Bilmenin lanetiyle
İçimiz kapkaradır
Tam şu anın içinde gördüm görmek yalandır
Korkum gecenin beşinde hâlâ uyumamaktır
İhtiyacım üç xanax bir adet de hamaktır
Ölmemenin formülü azıcık yaşamaktır
Bu sessizlik iyi böyle hoşlanıyorum
Girdapsız bir şehir var sanıyorum
Üç ölüm geçti başımdan yalvarıyorum
Serinliğin sunağında kıy bana
Aklımın hizasında durmayan kelam
Ormanın her dalında
Ötüşen her kuş için
Yazgı diye demlenen
Bir örtüyü analım
Hani ki fecre perde
Körüklenmiş her kalayı
Her bir bakır tasa sırlayan simya adına
Adına..adımla.. adım adım yaklaşıyorum
İçinden gövdesiz suçlar damıtılan o resmi
Adının duvarına asıyorum Waldo..
Göğsümde devrilen bir gök değil de
Nedir bilmem bunca ihtişamıyla
Ağaçlar bilirim kavak ve sedir
Hûzmesinde gece erir ışıklar bir de
Yerim yedi katın gönderinde mi
Vedası kaldı seslerin suda
Işığın gölgede hevesi kaldı
Sızılı bir akşam sönük yalaza
Görkemi güneşin kuşlarda kaldı
Sözün kısıldığı bir gece vakti
Şükrü Özmen şiirinin çıktığı yolda nerelere uğrayabileceğinin güzel bir örneği.
Şiiri sadece yazıp kenara çekilmiyor, onu dünyasının merkezine oturttuğunu da ilan ediyor aynı zamanda;
'evet biz bazen şiirler yazar bazen ağlarız
ki bizi insan tutan
bizi bizde
bizi aşkta ...
ALLAHINA gurban ağzına sağlık bu ne bir düşünce fırtınası. Ağzından bal akıyor. Mest ettin beni...
Başarılarının devamı dileğiyle...