Girdikçe içine şehrin
Saçak altlarında gölgeler göreceksin
İki ton koyu olacaklar sedir gölgesinden
Bir yanma bir sanma bir anma göreceksin
Uzadıkça şehre sokaklardan içeri
DOminus..
Günün tülü indiğinde
Devrildiğinde bulutlar tan yerine
Bir seslenişle kurgulanır bunca ihtişam
Aklın gölgesi ruhtan çekilirken
Açma zülüflerin salma yellere
Sevdamı faş edip deme ellere
Bülbüllerden sakla söyle güllere
Ateşin kurutup çöl etti beni
Gül derdim dikensiz sana sunmaya
Bî-ismi Hûû ya Allah diye başlayıp söze
Hakkın adın analım sözümüz senet olsun
Din-ü devlet uğruna kalem getirip dize
İnce kelam edelim söz bize Kuvvet olsun
Nezaket daim olsun..Yavuz'a Devlet Olsun..
Kurdun gözündeki ateşi
Kartalın göğsündeki bulut yarasını
Aşkın taşlara yazılışını
Duvarlar içinde durmayı
Gecenin konuklarıyla sabahlamayı
Trenlere taş atmayı
Kalbimde senin aşkın
Gökte ayın on beşi
İy'ki doğdun Efendim
Ruhum ruhunun eşi
Sen ki göğün ay'ısın
Efendim bendenizim
Geldim ben kapınıza
Efendim ben denizim
Suyun içinde dalga
Efendim gönlüm kırık
Ne denir ki bir elmanın dişlenmiş olmasına
Zaman kuvvesi kaim mekanda aşktan iz yok
Ne denir bir balığın yüzgeçsiz kalmasına
Deniz sudan başka şey aşikardan bir iz yok
Baktığımda gördüğüm bir kuru kalabalık
Senin sihrindir sevgilim
Boynumu
Ilık bir yumuşaklıkla koruyan
Gövdemi hedef kılan
Varlığın oklarına
Şükrü Özmen şiirinin çıktığı yolda nerelere uğrayabileceğinin güzel bir örneği.
Şiiri sadece yazıp kenara çekilmiyor, onu dünyasının merkezine oturttuğunu da ilan ediyor aynı zamanda;
'evet biz bazen şiirler yazar bazen ağlarız
ki bizi insan tutan
bizi bizde
bizi aşkta ...
ALLAHINA gurban ağzına sağlık bu ne bir düşünce fırtınası. Ağzından bal akıyor. Mest ettin beni...
Başarılarının devamı dileğiyle...