Nasıl başlar bir şair şiirine, biraz anlatsana
En iyi üstatlar şöyle başlar mesela; "Eşhedü en la"
Salat-û selam olsun o zaman bu satırlar O'na
O'nun sözü "ölmeden önce ölün" değil miydi...
Gövdeme saplanan ok senin
Ben ölmedim sen zaten ölmezsin
İçimde debelenen hasret de senin
Ben özledim sen özlemezsin
Buraya bir cümle bırakıyorum
susup
bir hitabetin bitmesini beklemek gibi
insanlar yüzüyorlar haykırmanın derisini..
inceden kesiyorum zamanın etlerini
tuz bassam acır ömrü saat kadranlarının
ayda gitti ayda gitti
yılda geldi ayda gitti
karanlıktır bu dem tutan
ah! geceden ay da gitti
Gece gümüş dünya yavaş
(2 den 1 çıksa 1..bu hendese pek malum
1 den 1 çıktığında kalan BİRdir sorduğum)
zAmaNa*
her ilmekte ruhumu dokumaktasın
Geçtik gri marşlarla sapsarı ovalardan
Bereketsizlik sardı göğünü İstanbul'un
Sorduk sarı çiçeğe biraz paran var mıdır
Dedi ki derviş baba esrar aldım bakkaldan
Üç vakitte üç kurşun üç yaralı kuş idik
aynalara kor kestiğimden beri
rüyalarım annemin karnına yakın
ardıma
bin gülüş serdim
aklıma
Al devir bu devrim burada fazla
Sözümü yadsıma kalbim senindir
Gel egzoz çekelim kömür yiyelim
Senden beni atma kalbim senindir
Akşamdan kırk geyik kırk da kuş kaldı
1 venegıs
şuramda çakılı bir istanbul varsa
uçakların izbe izbe uçmasındandır
göğsüme bir avuç su boşaltıyorum ve
buradan başlıyor hazin hikayesi Meryem'in
altın çağ zümrüt nesil yalanlarından geçip
geçip ıslak köpek kokulu tarlabaşını
uzayıp duran
Şükrü Özmen şiirinin çıktığı yolda nerelere uğrayabileceğinin güzel bir örneği.
Şiiri sadece yazıp kenara çekilmiyor, onu dünyasının merkezine oturttuğunu da ilan ediyor aynı zamanda;
'evet biz bazen şiirler yazar bazen ağlarız
ki bizi insan tutan
bizi bizde
bizi aşkta ...
ALLAHINA gurban ağzına sağlık bu ne bir düşünce fırtınası. Ağzından bal akıyor. Mest ettin beni...
Başarılarının devamı dileğiyle...