aylar,
belki de yıllar sonra,
anımsadım o anları yeniden...
iki kelime çıkarabilmek için suskun ağzımdan,
yudumladığım biraların tadı damağımda yine...
tozuna aldırışsız yürüdüğüm o patikanın sonunda başımı aşağı eğip geçtiğimi,
tutunmak istiyorum kanatlarına...
tutmak en ipeksi olanından...
nehirlerin coşkunluğuna karışıp
süt beyaza çalan gökleri ardımda bırakarak...
ve sararmış, hasatlanmış buğday saplarını
ayaklarımla hışırdatıp,
Zırhlarımdan arınıyorum,
Akordiyon tınılı akşamların,
Hüzün zamanlarına savuran,
O hayin yağmurlarının altında...
Koşup yorulmadan,
koşup inançlılığımla,
kentte soğuk var bu gece,
iliklerime kadar yalnızım,
yani o derece...
meydanlardaki çeşmelerden gürül gürül akan acılardan başka,
avuçlarıma sığdırıp göçmen kuşlara savurduğum umutlarımı,
son tanesine kadar karıştırdım aşk harmanında...
kara,
kara bu vakitler...
ustalar çare bulamamış,
benim boğulduğuma...
tenhalıkların adı konulmuş,
ve rest çekilmiş en korkutucu olana...
ovaya indi,
aykırı kuşlar,
sokakları arşınladı,
boylu boyunca,
kasım soğukları...
çıplak ağaçların hışırtısıyla,
düşlerimin orta yerinde,
koca bir 'keşke'yi
avuçlarımla sıktım öldürürcesine...
gözlerine dokunduğum,
saçlarında yön bulduğum o eşsiz zamanları,
ve kendi kendime
uzanır koynuna usulca yaklaştığın suskunluk...
zamanın akışını hissetmeksizin süzülür teninden ter...
mum alevine üfleyip solgun soluğunu,
silersin bir gün ağzından akan damlalarını kızıl feryatların...
anmazsın bir an terkedilmişliği ve yenilmişliği,
kalabalıkların arasında görmezsin yalnızlığın ahengini...
yine resim çiziyorum,
tam da istediğin gibi...
ellerime bulaşan,
boyaların kayganlığıyla,
birbirine karıştırıyorum terlerimi...
akşam sefasına çarpıp,
her an gelmiyor aklıma,
kelimenin afillisi...
her an yapamıyorum,
kafiyeli-manalı dizilişler...
ama işte bu kahverengi zamanlar varya hani,
içine Fransız müzikleri sıkıştırdığım...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!