Ferasetimle her an, fersah güzergah dinlemeden sana koşar hep benim aklım..
El, 'aptal aşık' halimden bihaber,
Ben kendime güler, hayaline hayran kalırdım...
Elini yüreğine koy...
Sus ve beni dinle.
Elimi yüreğime koyup,
Seni dinlediğim gibi...
"Ey gece! Aşk'a mukabil sûretime hüzün getiriyorsun.
Söyle, yok mu bir dileğin, yüreğimden ikram edeyim..."
Göğsünde gecenin gam ve kederini süzen üveyik, güvercinim.
Hüznün benim sinemi de yaralar ey kumru, gel ki pay edelim...
Anahtar deliğinden seyrediyorduk hayatı.
Eylül geldi.
Şimdi içimiz gibi geniş;
Şimdi bizden biri bu dünya...
Efsunlu bildim peşpeşe dizdiğim her güzel kelimeyi.
Söyle ey Peri, kaç heceden sonra bana getirir şiirler seni...
Ağustos böceğinin şarkısının kesildiği ânda fark edilir aşk.
Bak ateşe atlayan pervaneye, sükut dolu hüzündür hikâyesi.
Hüzne müptelâ olan duygular gibi, özlem bulanmıştır eylüle...
Bir tebessüme bile fukara yüreğim.
Umursar mı hiç, gökte ay varmış, gölde yakamoz.
Gamzene düçâr ben idim, seyrine durdu deryâ!
Şimdi ben biçare iken, gülüşün gün oldu istanbula...
Gamzesi yüreğinden doğan, gözlerinden hüzün, gülüşünden hayat akan kadın.
Bir kahkaha patlat, şen olsun gece, kurusun seni küstüren erkeğin yüzü.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!