Biz sükûneti oruç bildik, şehâdeti iftar.
Yok insanlarla bir derdimiz.
Bize Dinimiz, Vatanımız ve Bayrağımızdır iftihar...
Şu ardına bakmadan giden dün, bir daha gelmez geri.
İstese bile içime şarkı söyleyende gelmez Sezen gibi
Dönsem geri İstanbul'a eski tadı kalmış mıdır bilmem.
Kuşlar, ağaçlar ve düşüm; yoksun ve böyle geçiyor ömrüm...
Bu gecelerin ninni'si,
Kalp kırıkları melodisi
Ve hüzünden sükût nağmesi.
Ben bilirim.
Bir derviş kaderi seçip vursam heybeyi omzuma;
Araya araya bulur muyum ki sende kalan kendimi?
Şu yıldız nakışlı gökte bu gece hoş nazarın varmıdır cânım.
Esmesi deli, kisvesi serin rüzgâr ile bir selamın varmıdır cânım.
Eylülden bir gecem, çay ve hüznüm, hâ birde ben.
İştirâken bir olduk, rüzgârda serin, ricamdir ilişmen.
Karınca, bahar müjdecisi yağmur damlasıyla yıkadı yüzünü.
Gerindi, gülümsedi; Papatya'ya "hadi uyan" dedi
"Cemre düştü toprağa, bahar kapıda, herkes bekliyor bizi"...
Hüzün her vakit başımızın tâcıdır lâkin soldurmayın umudu.
Vuslata da yer verin efendiler, bahar gelir, çiçek açar şiirler...
Çığlığı yüreğinde ayyuka çıkmış kadın sever geceyi.
Baksan gözlerine, hüzünlü eski bir Eylül bakışı vardır.
Yolda hedef ûkbâ, sahur gaye, iftar müjde.
Ramazan, Onun Rızası Usulünce Çile...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!