Şimdi bir ıslık melodisi besteledim hüzünden.
Hisli ama fersiz, cılız, sessiz. İniltisi rüzgar gibi.
Olsun dedim, böyle, böylesi olsun, takdir-i ilahi.
Hem çoğu gece ben seslendiririm,
Rüzgar olmadığında da geceye emanet ederim melodiyi.
Sabret gönlüm, geliyor bir on dört/lü şubat daha.
Yüreğimden demet demet hicrân sunacağım o yâre.
Sardunya düşünde gördüm ben seni, için bahardı, gülüşün şen.
Dilek tuttum özlem içinde, eylül kapıda, sevdiğim önce sen gelsen.
"Evet, dalgın durur bazen bakışlarım ama sebep sorma hafız.
Gidemediğim o şehrin bilmem hangi kuytusunda şimdi yüreğim...
Bu sebep değil mi hüzne,şimdi sen söyle, nasıl gülsün içten içe gözlerim? "
Secdeyi düşündüm, içim sadece o haldeyken ılık ılık akıyordu toprağa.
Hem kederimi hüznümü bir o duyar, yerin kulağı, onunda bir sahibi var.
"Selâm" Allah'ın selamı.
Senden geldiği ân cânım da gurban.
Gayrısına, "Aleyküm selâm"
Hep sen bana geleceksin.
Çünkü ben ağaçta ki yara,
Kovuk,
Yuva,
Sen benim serçemsin.
Cümle içinde raks edecek figüranların hepsi yirmi dokuz tane,
Fakir bu lügat kül kedisi gibi.
Sen gel de, gözlerimin içinde gör sana dair tüm zenginlikleri
Yüreğimden ince bir niyazla elini tuttum gecenin.
Baharı bekler gibiydi sana dair umudum, sen gelmedin.
Sen hep o güzel şarkılarını söyle küçüğüm.
Eşlik etmesem de nakaratları içimde çağlayan...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!