Gözlerinden içine yaşlar süzüm süzüm süzülürken,
her yanın delik deşikken koşup o halinle yanında olmaya çalışıyorsun onun,
o yaş onun gözünden düşmesin diye derdini kederini unutup koşuyorsun tüm benliğinle yamacına.
Başka biri, başka bir şey sebebiyle düşen,
düşmek üzere olan o yaşların sebebi senmişsin gibi azar işitiyorsun.
Herkesten daha yakın olmaya çalışırken en yabancı sen oluyorsun.
Birinin hayatımıza girme ihtimali kadar
hayatımızdan gitme ihtimali de var elbette.
İnsanı üzen gidişler olmuyor,
gidişlere hazırlıksız yakalanmak oluyor.
İnsan bir orantı bekliyor.
Bir şenlikle, mutlu ritimlerle,
Mızrabı kırık saza dokun,
Notayı rotaya hakkınla geçir oğul.
Lisanı bozuk söze dokun,
İnsanı insana Hakk’ınla eriştir oğul.
Istırabı taşık kula dokun,
İlkokulda sayfanın kenarlarını kedi merdivenleriyle süslerdik hatırlar mısınız?
Çoğumuz, sistemin dayattığı hayatları yaşıyoruz. Bu sistem hayat sayfalarımıza istemediğimiz şeyler yazdırıyor. Kimi ressam olmak istiyordu, esnaf oldu. Kimi müzisyen olmak istiyordu, memur oldu. Lidyalılar maalesef, insanoğlunun köleliğini buldu.
İstesek de yazısını değiştiremediğimiz bu sayfaların kenarlarını kedi merdivenleriyle süsleyebiliriz; her yeri beton yığını olan bir şehri çevreleyen bir deniz gibi. Mesela ben kulaklığımı takıyorum, bisikletle geliyorum işe artık. Farklı farklı yollar kullanıyorum her seferinde. Her gün farklı şarkılar dinliyorum. İş yerime bir kütüphane yaptım, insanlar bir miktar rehin para bırakıp kütüphanedeki tüm kitapları okuyabiliyor.
Bu sayfaların kenar boşlukları bu sistemin gözünden kaçmış. Sistemdeki bu boşluktan faydalanın. Bahçeli bir evde oturamıyorsanız balkonunuzu çiçeklendirin. Balkonunuz yoksa pencerenizi, pencereniz yoksa duvarlarınızı. Hadi, bu dört duvar arasında kedi merdivenleri ile bir pencere açın. Duvarlar değil, penceresizlik boğar insanı.
Selim Akgün
Hani dalından koparılmış çiçekler vardır,
özel günlerde çiçekçilerde süslenir püslenir
hediye edilir.
Sonra o hediyeyi alan
o çiçeği içi su dolu bir vazoya koyar,
sanki çiçek orada hayata tutunacakmış gibi.
Çok mutlu oluyorsun.
Çok üzülüyorsun.
Çok zengin oluyorsun.
Çok zor durumda kalıyorsun.
Çok sağlıklı oluyorsun.
Çok hasta oluyorsun.
Mesafelerin sebebini soracaklar,
insan sevememe hastalığına tutulmuş deyin.
Kırılanlar olacaktır, istisnalar hariçmiş diye ekleyin.
Çekinmeden söyleyin,
Bardak erkenden hızlıca dolmuş, dışı sakınmaktan hep içe taşmış deyin.
Yetmezse, onlara
Aşkın kaynağını kaynağın yansımasında aramışım.
Pervaneymişim.
Işığı yakan için değil, ışığı yanan için yanmışım.
Selim Akgün
Biz kul hakkıyla tırmanmayı, tırmanırken tırmalamayı değil, kendi hakkımızla hak ettiğimiz noktaya gelmeyi severiz.
Kul hakkıyla hak etmediği noktaya varan, tırmanırken tırmaladıklarının ahıyla elbet bir gün hak ettiği yere çakılır, iyi biliriz.
Selim Akgün
Her sayfasında,
her cümlesinde sana korkular okutan,
korkulan yaşatan bir defter düşün.
Huzuru, mutluluğu okumak,
yaşamak adına
ısrarla çeviriyorsun sayfaları
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!