Bağırıp çağırmanın,
tartışıp kavga etmenin,
sinirden çıldırmanın da bir üst seviyesi var:
Susmak...
O seviyeye gelene kadar
tüm mermilerini tüketmiş oluyorsun;
Üçe beşe vesile oldu,
Başımıza Rezzak kesildi çakma Firavun.
Hiçe hepe maşa oldu,
Aşımıza Rezzak kesildi çakma Firavun.
İşe güce destek oldu,
Çocuklar gibi saf olmayı dilerdim.
Birinin bakışından,
göz kaçırışından,
sesindeki samimiyetin eksilişinden
hiçbir şey anlamamak isterdim.
Perdenin önünde
Bak şu dünyaya!
Bak şu insanlara!
Bak şu kalabalığa!
Bak, şu kadar bir yer ayırdım kendime.
Şu kadarcık yere hapsettim tüm renklerimi.
Şu kadarcık yerde büyütmeye karar verdim çiçeklerimi.
Üzerinde emanet durduğum iki yakaya düğme oldum.
Gövdeme birkaç delik açtılar, boynuma ait olmadığım bir yaşam astılar.
Önemi olan her şeyin içinde ben yokum.
Dışındayım ama en dibine kadar indim kuyuların.
Yazgısı içinden iğneler geçerek başlayan bir kahramanın tozu pembe olur mu zaten?
Her yürek, kendi renginden olanı hak eder.
Kısmet bu, fazla zorlama.
Durup durup sorgulama.
Elbet renginden olan, bir yerde seni bekler.
Kayıplarına kayıp ekliyorsun hayatımı izlerken.
Hatırlar mısın,
sevmediğimiz dersler arasında
elimize kalemtıraş alıp kalem açmaya giderdik çöp kutusunun yanına.
Uzatabildiğimiz kadar uzatırdık orada geçirdiğimiz süreyi.
Biraz fısıldaşır, biraz gülüşürdük.
Böyle kısa süreliğine bir oyuk açılırdı sanki sınıfta,
Her çıkışın bir inişi, her inişin bir çıkışı vardır.
Dişlinin yönünü belirleyen imandır.
Selim Akgün
Orada bir çocuk ağladı,
Orada bir çocuk öldü.
Bir çocuk anasız kaldı,
Birinin anası kocasız kaldı.
Zalimler bin çocuğun babasını aldı!
Oyuncaklar çocuksuz, çocuklar oyuncaksız kaldı.
Evlilik aşkı öldürüyor diyenler, zaten ölü olanın dirilmesini bekleyenlerdir.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!