Faili meçhul değil,
apaçık belli aslında.
Biri gelip umutlarının,
yarınlarının canını alıyor,
cezasını sen çekiyorsun.
O elini kolunu sallayarak geziyor dışarda,
Surlara dayandı askerler.
Koşarak şehri terk etti aslan fareler.
Olağan üstü bir hal vardı benden başka kime sorsan.
Henüz barut kurşunu öpmeden çekiliverdi perdeler.
Demedim, “ulan bunlar nerdeler?”
Metre, kilometre, saat, dakika,
gün, yol gibi kavramların uzunluğu
matematiksel olarak herkese aynı olsa da
duygusal olarak aynı değildir.
Özlemle, heyecanla gitmek istediğin yere gideceğin zaman
bitmek bilmez yollar,
Bak, tam şurada birkaç kez tökezleyip düştüm hızımı alamayıp.
Şimdi tamir ettiler burayı ama ben yine geçerken uzak duruyorum bu noktadan.
Gözlerimle görüyorum pürüzsüzlüğünü ama düştüm işte birkaç kere burada.
Önceden olsa denerdim aynı yerden geçmeyi ama tekrar deneme şevkimi yitirdim artık.
Gördüğüm şeylere umduklarımı giydirmeyi bıraktım.
Bunu sana neden anlattım?
Sana göre büyütülecek,
o kadar üzülecek ve kırılacak bir şey değildir.
Sen yolunu açmak için her şeyi menfaatine göre uydurduğun zamanlarda,
ayaklarının altına alıp çatır çutur kırdıklarının sesine alışmışsındır.
Normal gelir o sesler sana.
Bir dal görürsün, bakınca sağlam görünür.
Bir beton yığını düşün, bir enkaz...
Devrilen, devrilmek üzere olan bütün her şeyin rengi külün rengine denk.
Bir mandalla tutturulmuş resmin o gerçeğin ortasına;
yüzüne de taşımak zorunda olduğun bir tebessüm emanet edilmiş; tutuşturulmuş.
O emanet tebessümü yüzüne tutuşturanlar,
Eğri olanın da canı var diyorsun,
tüm gücünle onu doğrultuyorsun.
Arkanı döndüğün an eski haline dönüyor.
Bunu ardı ardına pes etmeden tekrarlıyorsun,
her defasında kendinden eksiltiyorsun.
Hey gidi şans vermeler padişahı!
Başladı başlıksız o şiir,
iki yüz yirmi sekiz numaralı sokakta.
Her adımda Zeki Müren, “Benim güzel manolyam” diyordu,
Pencerelerden çiçekler dökülüyordu,
çocukluğum sallanıyordu balkon salıncaklarında
ve renkli sarmaşıklar tırmanıyordu beton yığınlarında hızlıca.
Yeniden başlayacağına inanırsın,
başladığın yerde yollar dizilir boğazına.
Tünelin ucunda bir ışık görürsün;
karanlıktan kurtulacağına inanırsın,
bir karanlık daha yutar seni inandığın yerden.
Kırılmış yerlerinden mucizevi bir şekilde yeşiller fışkırmaya başlar,
Tutunmak özündedir yaprağın,
düştüğü yere sarılır.
İnsan, benzetilebilir her şeye.
Yaprak gibi, düşüşlere yol alır;
düştüğü yere sarılır.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!