Şamil Akay Şiirleri - Şair Şamil Akay

Şamil Akay

Şimdi her şeyi geride bırak. Pencereyi açıp gökyüzüne bak.
Ve ”Benim hayatım neden böyle?
Neden kendi elimle hayatımı mahvediyorum?
Neden istediğim gibi bir hayata sahip olamıyorum?
Neden insanların beni sevmesi bu kadar zor?
Neden insanlar gün geçtikçe benden uzaklaşıyor? ” diye kendine bir sor.

Devamını Oku
Şamil Akay

Ben küçükken okuldan geldiğimde TRT1'de akşam haberlerinden önce çizgi film kuşağı olurdu. Her gün tam zamanında televizyonun karşısına kurulurdum. Ben küçükken külah dondurmayı top işi satmazlardı. "Abi bi liralık karışık olsun" deyince bol kepçeden doldururlardı. Ben küçükken tablet yoktu. Manyetik yazı tahtalarımız vardı. Kalemi kaybolmasın diye iple bağlardık. Ben küçükken yapıştırmalı boyama kitaplarımız vardı. Kitabın etikelerini asla kitaba yapıştırmazdım. Yatak başlığım etiket doluydu, hep yatağıma yapıştırırdım. Ben küçükken grup şrup vardı. Kakule vardı. Yeşil Ova vardı. Ben küçükken büyümek kolaydı.
Bazen o kadar arıyorum ki o günleri, şu an o anlardan birisi. Mahalle aralarında topla koşturmanın keyfini, arka arkaya geçip otobüs yaparken ki duyduğumuz o heyecanı. Mahaleden geçen sinek ilaçlama arabalarının arkasına takılmanın zevkini, apartman zillerinin hepsine basıp koşa koşa kaçıp saklandığımız günleri...
Ne sevgili derdi, ne gelecek derdi, ne de okul derdi. Ben büyürken dertlerim de büyüdü galiba. Küçükken şarkılar daha güzeldi ya da bu kadar seçici değildim sanırım. Şu an o kadar çok isterdim ki saklambaç oynamayı. Ama çocuk muyum, kocaman adam oldum.
Ya mahallenin en güzel kızıyla oynanan doktorculuk, evcilik oyunları. İçinde sapıkça duygular barındırmadan, sadece oynanan, belki de karşı cinsle son kez oynadığın en temiz oyun. En korktuğumuz şey; eve geç kalıp annemizden dayak yemekti. Böyle çocuklardık biz. Saklambaç, yakalambaç, körebe, ip atlama... En mutlu olduğumuz şeyler değil miydi bunlar? Ya şimdi? Tüm hayatın yükü bizim üzerimizde. Nerede o mutlu, yüzü gülen çocuk. Adı üstünde çocuk. Çocuk olmak bunu gerektirir. Gülmeyi, mutlu olmayı, eğlenmeyi, oynamayı. Ne zaman dertlerin yükünün ağır geldiğini hissetmeye başlamışsan artık sen bir çocuk değil, adamsın. Geçmiş olsun.
'Bunları anlatmak belki bir an soluklanmaktı benim için ama çok arıyorum o güzel, eşsiz, belki çok sade ama benim için bir o kadar da anlamlı ve mutlu olduğum çocukluğumu...
En çokta çocukluğumun gecelerini özledim. başımı yastığa koyar koymaz hiç birşey düşünmeden uykuya daldığım geceleri özledim..'

Devamını Oku
Şamil Akay

Mahallenin mezarlığı evimizin karşısındaydı.
Bazen balkona çıkar bir sigara yakar,
Sabaha kadar o sessizliği dinler ve o ürkütücü manzarayı izlerdim.
Bende ölmüştüm onlar gibi.
Tek farkımız, orada yatanlar özgür değildi, ben özgür bir ölüydüm…

Devamını Oku
Şamil Akay

Ne tuhaf. Hani nefes alamıyormuşsun gibi oluyor ya böyle. Herkese oluyor mu bilmem ama bana oluyor işte. Acı ne soğuk! Ve acı ne çabuk. Hemencik işliyor içime. İçim acıyor. Kaburgalarım, omur iliğim ve kuyruk sokumum. Damarlarım acıyor en çokta bileklerim acıyor. Ben ağlayamam pek, şarkı da söylemem, bağıramam. Bayılacak gibi olurum bazen, kırarcasına sıkılır dişlerim üstelik ben diri diri yakılsada "gitme" diyemem kimseye, az önce öğrendim. Az önce inanılmaz büyüklükte bir bıcak darbesi aldım sırtımın en pürüzsüz yerinden, en sevilenin ellerinden. Az önce yüzüme kapandı bir kapı çat diye, hızlı. Canım acıdı. Göğüs kafesim acıdı. Düşündüklerim acı. Nefesim acıdı. En çok da bileklerim! Bileklerim acıdı.

Devamını Oku
Şamil Akay

onlar sandı ki
bileklerimiz üşümez.
bırak bileği gövdemiz bile zangır zangır
soğuktan dökülüyordu
bilmediler. kaç gün böyle yaşadık,
bir bilseler. kahır duyarlardı.

Devamını Oku
Şamil Akay

Herkesin anlatmak için yanıp tutuştuğu ama ağzını bile açamadığı hikayeleri var.
Az önce ayağımı yerde duran bir eşyaya çarptım. Ağladım sonra. Hani bilirsiniz onu. Hani zaten vurmuşsunuzdur en dibe. Zaten olmayacak her türlü şey başınıza gelmiş, sizi yerden yere vurmuş, canınızdan bezdirmiştir. Ama ufacık, saçma sapan bir şey sizi böyle paramparça eder birden. O ana kadar çok güçlü kalmışsınızdır da, her şeyin bütün suçlusu o eşyaymış gibi söverek ona odanın ortasında ağlarsınız. Çocuk gibi. Benimki de böyle bir hikaye işte. Fazla anlatmaya halim yok. Fazla anlatmaya gücüm yok. Biraz olsun anlasanız, yeter.

Devamını Oku
Şamil Akay

Gece diye bir şey olmasaydı keşke. Sol yanının en çok acıdığı vakittir gece, aklından dertleri bir türlü atamadığın andır gece. Kısacası ne bok oluyorsa koduğumun gecesinde oluyor.
Uyandım, telefonuma baktım cevapsız çağrı yok.
Yüreğime baktım, bir devasız ağrı.
Saat sabaha doğru 04:21 idi
her gece tam şu saatlerde,
sol tarafımda bir acı hissediyorum.

Devamını Oku
Şamil Akay

Birisine anlatmak da ucuzlatıyor acıyı, ne bekliyorsun karşındakinden, o acıyı senin ciğerinde hissetiğin gibi hissetmesini mi? Bekleme sadece sus ve acınla kavrul dur..Kime anlatacaksın ki kim kaldı? anlatmak acıyı hafifletmiyor sadece ucuzlaştırıyor.bu devirde acını kimseye anlatmayacaksın, çünkü kime anlatırsan anlat senin içinin yandığı gibi yanmadıkça içi, anlayamayacak acını. Otur ağla ve sen odanda hıçkıra hıçkıra ağlarken hiç kimse kapıdan içeri girip seni teselli etmeyecek, evet yalnızsın. Otur bide buna ağla. Acınla kavrul, gözyaşınla boğul.. Ağla.. hıçkıra hıçkıra ağla! gözlerin yorgun düşüp kendini uykuya bırakana kadar ağla. ağla ama tuvalette ağla, ağla ama balkon köşelerinde sessizce ağla, ağla ama gece yattığında yorganın altında ağla, ağla ama banyoya girdiğinde ağla. Ki kimse görmesin.Ki kimse üzülmesin.Sen üzül ama. Sen ağla.Kimsenin umrunda olmasın.kendin dışında herkesin yüzüne gül. ki seni mutlu ve güçlü sansınlar.ve seni ağlatanları kalbinin en ücra köşesine göm, nede olsa 'içimiz diriler mezarlığı.' ben beni ağlatanları kalbimin en ücra köşesine gömdüm ve yalnızlığa alıştım. Yalnızlığa o kadar alıştım ki. kimseyi hayatıma koyamıyorum. Zaten bir adam yalnızlığa alışınca hayatındaki herkes ona fazlalıkmış gibi gelir. Kalabalıktan korkar, mesela yalnız bir adam için en büyük sayı ikidir. Yalnızlığım da beni terk etmesin diye kimseye sevgi besleyemiyorum. Çünkü birine sevgi hissetmem için önce bi kendimi hissetmem lazım. İyide ben kendimi hissetmiyorum ki. Ben kendime yetemezken ikinci bi kişiye nasıl yeterim? Çok şey beklemeyin yalnızlığa alışan bir adamdan. En zor zamanlarını bile tek başına atlatan adamın kimseyi ihtiyacı olmaz. Şuan ne hissettiğimi nerde olduğumu niye bu durumda olduğumu hatta bunları niye yazdığımı bile bilmiyorum. iyi değilim, kötüde değilim esasen. Sadece günü geçirmek için yaşıyorum.yanlış anlaşılmasın, bize ağır gelen kendimizdir. biz kendimize yetemeyen adamlarız, ki belimiz bükük gezeriz. bir başkasının yüküne kaldıracak mecalimiz yok. Benim ne hayattan nede insanlardan bir beklentim yok. Sizden ricam sizin de benden beklentileriniz olmasın. bu hayattan hiç yaralanmamış gibi yaşamak ne kadarda zor. aslında bir kere sırtından yarayı alan ondan sonraki hayatını hep -mış gibi yaşar. ve ben yaralanmamış gibi yapmaktan burama kadar geldim. güçlüymüş gibi, mutluymuş gibi hiç kırılmamış gibi ve herşey yolundaymış gibi yapmaktan inan yoruldum. çünkü ben bu hayatta hep kaybeden oldum, önce annemi kaybettim sonra aklımı kaybettim ve en sonunda kendimi kaybettim. Kaybettiklerimi, yapmak isteyipte yapamadıklarımı, ve istediğim bir hayatı yaşayamadığımı düşünürken gecenin karanlığından bir çığlık duyulur; Yetişin lan boğuluyorum aklımı kaybettim! Ama ne duyan vardır nede umursayan..mutluluk olsa duyardınız değil mi! ama şimdi bu ölüm çığlıklarımı duymayacak kadar sağır ve bu acımı görmeyecek kadar körsünüz. oysa, bir -anne deyişimle koşar yetişirdi annem. bir başımı okyaşıyışla dindirirdi tüm acılarımı. ama dedim ya ben önce annemi kaybettim sonra aklımı ve en sonundada kendimi kaybettim.

Devamını Oku
Şamil Akay

Bir kenara itilip kakılmış gibiyim. her kent sakini gibi yemek saatinden sonra odalarımıza çekilip, yalnızlığımızı savuşturmaya çalışıyoruz. gece ilerliyor. gece bizden alıp ilerliyor her zamanki gibi. sızı oluyoruz her dakikanın ertesinde. kahır oluyoruz kalıyoruz işte kendi gölgemizde.

Devamını Oku
Şamil Akay

Aşk acısı veya farklı dertler... Nasıl da bir hastalık gibi herkesi sarmış. Bir kişi de çıkıp hiçbir sorunum yok, mutluyum demiyor. Dese, belki sevineceğiz adına. Herkesin aklında unutmaya kıyamadığı biri ve defalarca üst üste dinlediği şarkılar var. İnsan, gerçekten unutmak istemediği için mi unutmaz? Neden isteyerek onu yaralayacak şarkılar dinler? Neden acılarını körükleyecek sözler okur? Biz acının müptelası olmuşuz be kardeşim. Nasıl ki Annemiz, Babamız, Kardeşlerimiz ailemizin bir parçasıysa, acı da benliğimizin bir parçası. Korkuyoruz kaybetmekten. Hatırlatıyoruz kendimize. Geçip gitmesine izin vermiyoruz. Neyse ki, o da bizi bırakmıyor zaten.

Devamını Oku