gözlerimizin yorgunluğuna
ve kalbimizin yarasına fısıldayan
bu efkarlı gecenin
her dediğine kanma.
gün ağırdığında
bir de ona sor,
Kapat kapıları.
İçeri kitlen,
Sakla yüreğini kitli sandıklara
Sevmek,
kanayan bir yürüyüştür içe doğru,
Karadeniz bir çift mavi gözdür.
Ağlarsa: fırtına,
Gülerse: fındık dalı,
Kırpışırsa: horon,
Dalarsa: hamsidir.
Ne vakit aşktan payıma düşeni istedim,
herkes kullanmadığı şeyleri nereye koyduğunu unutmuştu.
Çok sevdim hepsini
Kendinden bile çok sevdim
Yürüyüşlerine, gülüşlerine özendim
Bir tanımlık zaman diliminde
Ya ben çok büyüdüm,
Ya onlar çok küçüldüler.
yorgun sabahalara uyanan
geceler sonrası
gözlerinde yuvalanan günışığı
kayıp
ufuklarda izdüşümü
Yaşam…
Anlamsız insanların gölgesinden
düşlerimi usulca çağırdı.
İşteyken,
kalbim başka yerlerdeyken,
Doğru bildiğini yaparken kimseden takdir, alkış ya da anlayış beklemeyeceksin.
İçindeki ses senin pusulandır; o susarsa yönünü kaybedersin.
Görülmek için değil, görülmemek için de değil sadece var olmak için yürüyeceksin. İzi kalmasa da ardında, sen o adımı atmayı seçtiğin için anlamlıdır yol.
Diyetini ödeyemeyeceğin hiçbir şeye yeltenmeyeceksin. Çünkü her arzunun bir kefesi, her isteğin bir karşılığı vardır. Bilinçle atılmamış bir adım, varlığının zeminini çürütür.
Gittin…
Bir kapı kapanır gibi değil,
bir ömür içerden sürgülenir gibi gittin.
Gülüşünün ağırlığını taşıyamayan narin omuzlarınla
yine de hayata tutunursun sandılar.
Her caddesinde bir dostumuzu uğurladığımız,
parça parça,
insan insan eksildiğimiz
bu şehirin
tenhalıklarında yitiriyorum benliğimi.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!