Muhtemelen sarılmayı icat eden dilsizdi ve sevgiye dair herşeyi bir çırpıda anlatmak istiyordu
Çocukların payından yaşıyoruz neşeleri.
Acılara seyirciyiz,
Ölüme övgüler diziyoruz.
Ondandır anlımızda kan lekesi.
Ondandır; her sevişmeye durduğumuzda
ağlaması kundaktaki bebeğin.
Bu şiir de içsel bir çatış
Gidişime aldırma,
kırılganlığıma da.
Paylaşsan benimle bu çıkmazları,
gitmezdim belki de.
Yine de uzakları göze alacak hal değil benimkisi,
Ben seni söze nakış nakış işlerim de
Senin gönlün kekeme!
Ne fayda?
Duyuyor musun?
Dağların derin yarıklarından sızan,
toprağa karışmış adımları,
yakarışları,
son nefesleri,
adakları...
Gözlerin…
bir yangının sessiz tanığı.
Dudakların,
söylenmeyen cümlenin kıyısında bekler.
Tenin,
Gülüşün; çocukları bahar vakti güneşe,
Karlı kış günlerinde eve çağıran annedir
Beni yetim koyma olur mu?
Duruşunu maviden derleyen kadın,
asi yanım, gizemli masalım;
her yerde çıkıp durma karşıma.
Duruşunu rüzgâr sanıyor kuşlar,
çarpıp duruyorsun kanatlarına.
tuttuğunu koparır,
krallara başkaldırır,
tüm engelleri aşar
gelirsin aşkın kapısına.
yaramaz civanmert oluşun
sevdiğin kadar güçlüsündür
Başkalarının aynasında
yüzün eğriliyor,
gözlerin tanımıyor seni.
Her söz bir kalıp,
her bakış bir ölçü.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!