İki kişiliksin içimde.
Bir senin bildiğin,
bir de benim bildiğim...
Senin bildiğin geldiğinde,
benim bildiğim de geliyor.
Senin bildiğin gittiğinde,
Alçak diktatörlerin zulümle suladığı toprağın çocuklarıyız biz
Suskunlukla yoğrulmuş, itaatin dizi dibinde büyümüşüz.
Zaman bile geçmeye utanırdı buradan.
Her gün aynı rutubetli korku:
“Konuşma!”
“Bakma!”
Bir gün güzel bir şey olacak,
saf, güzel bir şey...
Rüzgâr gibi esip,
kuşlar gibi uçacak.
Bir gün güzel bir şey olacak,
Şiir, nereye gidersen oraya eğilir;
hüzünlüysen, bir dumandır çöker üzerine,
neşeliysen, bir çocuk kahkahası gibi açılır güne.
Öfkeysen, karanlık bir ateştir bu;
harfleri yalar,
kıvılcımlarıyla geceyi deler.
Tanrım!
Günahkar Havva'nın yanında olmayacaksa yerim.
Minnetini istemem senin olsun o cennetin.
Şikayetçiydi aşktan.
Onu hep öldürmek istedi.
Önce,
ceplerine doldurduğu şiirleri attı.
Sonra öyküleri yaktı.
Gün gelecek, kendine ırayıp
yavaş yavaş ölen neşelerin yasını tutacaksın.
Gün gelecek,
bir köşeye ilişip,
sararan çiçeklerle anılmak istemeyen arzuların
Sordu adam;
"Beni özledin mi?"
Evet, dedi kadın,
"Bak gelirsem, paspas yaptığın yerlerde
ayakkabımla dolaşırım."
Sen gel,
Unuttuğum bir şeyler var.
Ne olur hatırlatın dostlarım!
Kış, şömineler önünde anlatıldığı kadar güzel bir mevsim miydi?
Buz tutmuş bir pencerede donmuş
bir gülüş kalmış aklımda.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!