Bu nasıl bir acı?
Yandı, yandı, yandı.
Allahım, bu yangın,
Nasıl bir felaket.
Alevler her yanı,
Bilmeden yarama bastılar,
Artık vazgeçsin, cümle insanlar.
Benim için kapanmıştır defter,
Gönlümde yazmadığım mısralar.
Günahlarımın cümlesini affetsin,
Çay döküldü, ben doydum,
Duydum kötü sözleri,
Gözleri yaşlı oldum,
Soldum, görüp güzleri.
Yüzleri yere düşmüş,
Şımarmış bir illet,
İlle de mahcubiyet,
Mahsus bir mecburiyet,
Mecalsiz teslimiyettir.
Aşk bundan ziyade midir?
Müstehcen gerçek duruyor,
Göz önündedir aşikâr.
Bilmeyenler uyduruyor,
Benimki düpedüz inkâr.
Karşılıksız aşk bir araf
Sorma, ben hâlâ aynı yerdeyim.
Ben daha saydığım yerdeyim.
Herkes yükünü tuttu çoktan.
Atı olan, Üsküdar'ı aştı çoktan.
Oyun, eğlenebildiğin kadar oyundur.
Senin güzelliğin yaraladı beni,
Bir daha umarsızca savurma.
Silah sayılır, başın derde girer,
O gözleri herkese doğrultma.
Savaşacak değildim bu güzellikle,
Bir kaçamamakla daldım, en zifiri karanlıklara.
Şerbet beklerken, gözlerim yumuk zehir içtim.
Ellerimi açıp aramaya başladım bir kapı, bir ara.
Daha dilime değince tiksindim, vaz geçtim.
Kör gözüm anlamadı, düştüm bataklıklara.
İyice düşündüm, nasılsa gözünde bir hiçtim.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!