Dile dolandı,
Gülle sulandı,
Elde süslendi,
Nebiye yol, düğünümde!
Mekân serildi,
Bu tarihi duyunca benim yaşım ve üzerindekiler için İslami değerlerin Ankara’nın Sincan ilçesinde yürüyen tankların altında kaldığı gizli darbe aklıma geliyor. Neden Sincan? Çünkü bu ilçe İslami modelin yaşandığı bir nevi köy-şehir karışımı bir yerdi. O dönem ki İslami liderlerin çeşitli zamanlarda Filistin’e destek vermek dahil olmak üzere, çeşitli tiyatroların, sohbetlerin yapıldığı ve çokça buna karşı bir kesimi rahatsız eden uç açıklamaların sergilendiği yerdi.
Bu tankların görüntüleri uzun zaman televizyonlarda görüntülendi. O zamanki rahmetli Erbakan ve Tansu Çiller arasındaki koalisyon hükümeti istifa ettirilip, Refahyolsuz başka bir hükümet kuruldu. İşte bu hükümetle hızlıca Müslüman kişiler hedef alındı.
Kamuda çalışan başörtülü öğretmen, memur ne varsa istifaya zorlandı. Sanki, kötü bir kadınmış gibi, itilip kakıldı. Hakaretler edildi. Benim eşim o dönemde Ankara’nın Bala ilçesinde öğretmenlik yapıyordu. Bala, Ankara’ya 70 km uzaklıkta, gelmesi-gitmesi zaten zor şartlar altında yapılabiliyordu. Eşim, her akşam eve geldiğinde ağlıyor, başına ne geliyorsa anlatıyor, adeta geceleri kabus ve sıkıntı içinde geçiyorduk. Her gece, ne yapalım diye tartışıyorduk. Eşim her gittiğinde karşı görüşlü öğretmenlerce aşağılanıyordu çünkü. Bu duruma son vermeye karar verdik. Benim maaşım yeter dedik. Eşim göz yaşlarıyla, kahrola kahrola istifa etmek zorunda kaldı. Eşim gibi olan o kadar çok öğretmen olmuştu ki… En azından biz şanslıydık, benim güzel bir işim vardı. Ama bir çoğunun yaşantısı bozulmuş ve ağır bir sınavdan geçiyorlardı, geçim sıkıntısı yönünden.
Sapına bakıp da ağacın köküne aldanır insan
Güven dağlarıdır eteklerinde kar ovasında su
Yersin içersin acıkmış gibi her an olmadan pişman
Tırmanmak güç ister, dorukta yalan denilen durulur
Yalnızlık kalır tek maziden, kötü anılar ve hazan
İndikçe pişmanlık, çıkarken tek tek dünyalık giysiler
Bir ağlamak var içimde,
Kirpiklerimde asılı duran bir kaç damlanın artık düşme telaşı,
Ankara’nın yağmurlarıyla yarışmak istercesine...
Hayat işte herkes gibi bir koşturmaca...
Dostum, hoş kalbimdeki fırtınaları ne diye sana
Dilden her gönüle geçer mi kurşun?
Yenilse kor hırçın, içilse tarçın…
Aşk mecnuna Leyla, yol arşın arşın
Çölleri bahane içimde yangın…
Sönse feryat figan, biter heyecan!
Gök bakır yer hakir hepsinde insan
Yer içer barınır, arınır güya!
Her çağda bey ağa mutsuzdur sunsan
Yahudi şükürsüz hep, sanır rüya…
Ağaç yaprağında bilmez dirilmek
Zıtları yaşamın içinde görmek zor gelir insana. Mutluyken acıya denk gelmek gibi. Neden mutlu olmak varken bir dert bize bulaşır ki… Müthiş acının içinde isyanlar, samimi haykırışlar ve teslimiyet vardır. Kıyaslar yapılır hep. Bu denk gelişler her insana denk gelmesi sırayladır oysa. Aynı anda hastanede yatan, araba çarpıp kanlar içinde sokaklara uzananlar, savaş içinde kurşun değen tenler, deprem, tsunami gibi doğal afetlerde Nuh’un oğlu gibi ilahi iradeye boyun eğmek zorunda kalanlar… Diğer yanda, içki ve keyif vericilerle günah şehrinde yarını düşünmeden adına mutluluk diyerek zehirlenenler. Birkaç hamle sonra aynılarını yaşamak üzere virüslerini göremeyenler…
Simetri hayatın içinde, her yarım kendinde olmayan yarımı bulabilmek zorunda. Her canlı tek başına bir süreklilik içinde kıpırdayamaz. Neslini devam ettirmek, düşüncesini ve fıtratını sürdürebilmek için bir başkasına muhtaç ve aciz kalır. Zaman belli parçalarda belli canlıları belli ihtiyaçlarını karşılayarak bu sürece yardım eder. Mevsimler değişir, yağmur yağar, rüzgâr eser, güneş ve ay gökyüzünden ışıklı gülüşünü eksik etmez. Her değişim öyle yavaştır ki, her saniyede meydana gelen ölümler hissedilmez. Bütün haline geldiğinde, değişim artık aynalardan haykıracak olduğunda, şaşırır insan! Yaşına bakar, çevresindekileri tartar, hızla geçen zaman karamsarlığa sürekler birden.
Öylesi meşgaleler vardır ki, okul bitirmeli, âşık olmalı, iş bulmalı, kariyer sahibi olmalı, müzik dinlemeli, dans etmeli, hadi bazı kötülükler lüks olsun diye, sigara, içki içmeli, soğukta sıcakta uygun elbiseler giymemeli… Bunları yaşarken iyi kötü paylaşımlar dertleri toplamalı, bütün bu dertler bitsin diye uğraşırken zamanı öldürmeli!
Bir çınara sarıldım.../
Kollarım öyle kısa geldi
Asırların tanıklığına kapıldım
Her ses, her görüntü eldi
İstanbul sevgisi dilime dolanan
Galata köprüsünden atılır oltası
Çıkar üç beş balık kovada olan
İçimde sızı soğuktan ötesi...
Yürürüm rüzgarında Sirkeci’ye doğru
Kirpi mızraklı tene değer hislerim
Ürdün vadisinden inerken yeşillikte
Zencilerin ürettikleri sebze ve meyveler
Yakıcı sıcaklığı unutturur denizin dört yüz metre altında
İsrail sınırına doğru ilerliyor arabamız
Korkularımız, ön yargılarımız sıcakla bunaltıyor
Yıl sevgisizliğin alışkanlık haline gelmediği,
Ulusu,doğayı sevmenin suç sayılmadığı,insanların
Birbirlerini ötekileştirmediği yıl olsun
Yıl alın terinin değer gördüğü yıl olsun
Yeni yılımız ve gelecek yıllarımız AYDINLIK olsun….or/er
O Bir Seven O Bir Gönül Dostu
Bütün Dostlar Güzel Hatıralar Hatırlatsın
Beni Size Sizi Bana Ölürsek Bir Fatiha
Ölmez İsek Hepimiz Hepimize Ebedi Hatıra
SAFET KURAMAZ'ın şiirlerini zevkle takip ediyorum. İyi bir şiir birikimi olduğu kanısındayım. yeni şiirlerini ve çıkaracağı çıkarması gerektiğini düşündüğüm şiir kitabını merakla bekliyorum. KENDİSİNE BAŞARILAR DİLERİM