Hayattan beklentilerin neler,
Hangi nehir sana benzer,
Hangi buluta yükseleceksin
Hangi baharda yeşereceksin,
Düşlerin gerçeklere kaymalı...
Diyorsan ömrümden tat almalı!
Tevazu simasında, kibirle yürümez
Semaya baka baka an be an çürümez
Uzun Adam görüldü mü cumhurda coşku
Kalplerinde kalmaz ne korku ne de kuşku…
Recep Tayyip Erdoğan, başkomutanım der
Ne oldu insana robot oluyor
Gözden akacak dost, sellerim mi var!
Gereksiz işlerle vade doluyor
Dik durduracak dost, bellerim mi var!
Makam istiyorlar kolay kazançla
Sırlanmış kale duvarları,
Nice fetihlere açmış kapılarını,
Şahit ihtiras, heves ve kanlı savaşlara
Ve saklamış acılarını…
Dönen saksının sesi,
Güzel Cansu gençliğe yeni adım atmış, on dört yaşında çok güzel bir kızdı. Uzun boyu ve açık mavi gözleri yaratılmışlığına hayran bırakıyordu. Özel bir kolejde, her maddi imkân sunularak eğitim görüyordu. Hatta yazları yurt dışında eğitim olanaklarından yararlanabiliyordu. Deniz kenarında ve çok sıcak bir şehirde, Antalya'da yaşıyordu. Her ne kadar muhafazakâr bir aileden de gelse, mini etek giyiyor. Düğünlerde manken gibi giymesinde sakınca görülmüyordu.
Terzi Abdullah, yaşı altmışlara dayanmış, oldukça mütevazı bir dükkânda hayatını kazanmaya çalışan istisna sanatkârlardan biriydi. Her elbiseye yatkın bir işçiliği vardı. Gözlüklerinin üstünden bakarken hangi dünyada yaşadığını kestirmek mümkün değildi. Ezan okunduğunda dükkânı kapatır, camiye giderdi. Geldiğinde de açardı. Yatsı namazından sonra dükkâna dönmez sohbetlere katılırdı. Eve gelmesi gecenin geç vakitlerini bulurdu. Bir oğlu ve iki torunu vardı. Torunlarından birisi Cansu’nun arkadaşı idi. Diğeri daha küçüktü. Oğlu başka bir semtte ve çok şaşalı yaşardı.
Zeynep, terzi Abdullah’ın torunu, Cansu’ya “ Dedemi çok severim. Sana dedemden bir elbise yapmasını istedim. Oda kabul etti. Bugün onu ziyaret edeceğiz. Sakın başka plan yapma, olur mu? ” dedi telefonda. Cansu hem şaşırmış ve hem de çok sevinmişti. Zeynep’le okulda tanışmışlar ve çok iyi arkadaş olmuşlardı.
Aşka susayan gönle vermekteyken ödül
Sevda çiçeğine sor, solmak ister mi?
Matem tutar güller ötmez olur bülbül
Sevda çiçeğine sor solmak ister mi?
Dünya sevgisinde ölümsüzlük var mı?
Güneşi ayna her odacığında,
Dans eder nur bebek kucağında…
Dört mevsim şiirdir dudağında,
Bir ömür mutluluk deriz, kadınım…
İnce kumlar sevgin, okşar ezgiler!
Cebel-i Rahme’de arzu, insanca
Cennetten azat yar, neler aşınca
Tövbeden çatlamış dudak, bakınca
Âdem-Havva aşkı, kalmış âlemde…
Ağlardı, gülerdi, yerdi, içerdi
Tatlı dil lezzettir yerken künefe
Yendikçe Antakya yaşatır efe
Akdeniz özünü duy şerefede
Güven piramidi mısır ülküsü
Bozkırda söyletir dostluk türküsü
Yüreğin Medine’de bulunmaya hazır mı?
Âlemlere rahmet yar, Resulallah geliyor!
Kâbe’yi kıble bilip, her emrine nazır mı?
Hayali bile güzel, Resûlallah(sav) geliyor!
Mescid-i Kubâ ayna, yüreğinin üssü mü?
Yıl sevgisizliğin alışkanlık haline gelmediği,
Ulusu,doğayı sevmenin suç sayılmadığı,insanların
Birbirlerini ötekileştirmediği yıl olsun
Yıl alın terinin değer gördüğü yıl olsun
Yeni yılımız ve gelecek yıllarımız AYDINLIK olsun….or/er
O Bir Seven O Bir Gönül Dostu
Bütün Dostlar Güzel Hatıralar Hatırlatsın
Beni Size Sizi Bana Ölürsek Bir Fatiha
Ölmez İsek Hepimiz Hepimize Ebedi Hatıra
SAFET KURAMAZ'ın şiirlerini zevkle takip ediyorum. İyi bir şiir birikimi olduğu kanısındayım. yeni şiirlerini ve çıkaracağı çıkarması gerektiğini düşündüğüm şiir kitabını merakla bekliyorum. KENDİSİNE BAŞARILAR DİLERİM