Tarih olmuş bir kentin kalıntılarıydık.
Unutulmuş bir enkazın
Duyulmayan sesiydik.
Yüreğimiz serindi,
Hissetmiyorduk bedenimizi.
Ölümün soğukluğu,
YIRTIK AVİZE SESİ
Buruşmuş kâğıtlar
Onca yitik sevişme duygusu
Hiç İstanbul görmemiş gözler
Buğulusun yırtık renklerin düşünde
Yıllar düğümlenmiş gözbebeklerimde.
Hiçbir yağmurda ıslanmamış
Yüreğimin penceresi.
Kavgalara biledim dişlerimi.
Sersem aşklar yaşadım.
Her ihanet sonrası,
Hayatın tavındayım
Bırak doğursun beni aynalar
Ellerim çatlak camlarda
Usta sürgüne gider bu gözler
Gelirmi aynı yaşa bir daha
Üşüyorum çıplak seslerde
Geceleri elimle ayıklayabiliyorum dilimde ismin
Kaçacak yerim var sende
Gökyüzü arşivinde okunaklı kitaptır benliğin
Diri tutkular içinde sayıklıyorum seni
Sana anlatamadığım bir başka sen taşıyorum derinlerimde
Şimdi uzak bir kibrit ateşinde tutuşabiliyorum sana
Uyuyamıyorum bu gece,
Çözemediğim bir tuhaflık var içimde.
Tedirgin bir balık gibiyim;
Aklım durmuş,
Hiçbir şey düşünemiyorum.
Oysa nefes alıyorum.
Kırmızı vazonun kuşatmasındaki güller,
Yaprak döküyordu birer birer.
Bahar âşıktı yine…
Islık çalıyordu rüzgârında…
İhanetler, sevginin sömürgesinde
Başkaldırıyordu aşka
Kardan yıldızlar biriktirdim avuçlarımda
Buğday tanesi aşklar bu yaz,
Ilık ihanet kokusu sarmış yılları,
Kızgın demir döver gibi
Yüreğimde yanıyor anılar.
Her yer ayrılığa oynuyor aşksız,
Vuruldu tarihim köstekli saatimde katlettiler beni
Gözlerimi yıkayan dağlarımda düştü boynum
Tütüne boğuldu boğazımdaki kelimeler
Hoyrat bakışlarımda bir tutam zencefil
Heybetli ağıtlarımdan korktular
Korktularda vurdular beni
Yollarına anılarımı serdim Dicle ‘nin…
Uzak dağ köyleri,
Yalnızlığımı üflüyordu çoban kavalında.
Bu senede yoksulluk tütüyordu bacamızda;
Can çıkar;
Umut terk etmezdi bedenimizi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!