Yeter artık yüze vurma
Kaybettim ben o Savaş’ı
Dönüp dönüp başa sarma
Kaybettim ben o Savaş’ı
Göremedim gözden oldum
Uzak Horasan'dan geldi bir er,
Mahmut Veli aslı, canlar bilir,
Yetim büyüdü, yoksulu sever,
Ziyaretimizi kabul et Keçeci Baba.
Kılıcın Zülüfü
Ben bir Anadolu türküsü,
Avazı kanlı, hiddeti dağlı.
Yüreğimde bir hançer,
Sırtımda çığlık yarası.
Gözlerimden akmaz su, kan akar.
Yüce dağların başını gezmiş,
Gelmiş buralara postunu sermiş.
Havaya miski kamber kokusu vermiş,
Kumandanlar başı kokuluca baba.
Doğama dokunan bulur belasın,
Köy Hasreti
Köyde yanan idare, loş bir gaz lambasıydı,
İspirto kokar löküs, gömlekli ışıkta hasret saklıydı.
Duvarlarda anıların gölgesi, yürekte derin bir özlem.
Ben bir nehirdim, sana akardım
Yatağım sendin, mecburdum
Toprak kokusu, ıslak yosunlar
Seninle solurdum, sensiz kururdum
Lal Bülbülün Ayrılık Bahtı
Lal bir bülbülüm gönlümde bir gül,
Yandıkça savrulur içimdeki kül.
Baktıkça gözlerim çekiyor zul,
Lavinya'nın Uçuşu
Bir çocuk neşesiyle coşuyor,
Kanatlarında taşıyor sevinci,
Lavinya, bir kelebek,
Mutluluğun ta kendisi.
Mehmet Yeşil Yeşil'e: Yeşil'in Farkı
Er meydanlarında nice yiğitler boy gösterir,
Kimi gelir geçer, kimi bir anlık şimşek kesilir,
Ama senin duruşun, bambaşka bir resim serer,
Mehmet Yeşil Yeşil, er meydanının en has incisi eser
İçeri girip mahpus olmak, bir duvar dibi,
Güneşin yüzüme hasret kaldığı zindan.
Demir kapıların uğultusu, bir ölüm gibi,
Soluk bir nefesle beklemek o fermân.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!