Aynı kederle inliyor bağlamanın en ince teli,
Belki de ince değil, ben ince sanıyorum.
Beynimi yemek istercesine çıkardığı sesleri,
Duydukça üşüyorum...
Uzak yolumuz,
Bir akşamüstü vuruldum,
Yüreğimin tam ortasından.
Önce biraz kan aktı,
Sonra o kanlar canımı aldı,
Canımla birlikte toprağa aktı...
Aklıma geldi o günler yine,
Beni çıldırtmak istermiş gibi,
Beraber yürüdüğümüz o yol göründü gözüme,
Cennete açılan, ipek yol gibi.
Hayat durdu birden bire,
Kemençenin yayıyla geriliyordu duygularım,
O yaşadığım anıları arıyorum düşlerim,
Bir kız var o anılardan kalan zihnimde,
Onun da durmadan gülüşü geliyor gözlerime.
Bir dert var nereden geliyor daha bulamadım,
Çok da zaman geçmemiş aslında,
Dönüp baktığımda arkama...
Bir kaç kalp kırıklığı,
Az bir şey umutsuzluk,
Ve yılgınlık!
Hepsi bu nisan yağmurundan farksız olan aşkımdan kalan,
Düşünsem nereye kadar uzandığını bu yolun,
Bir lahza durmaksızın atılsam sonsuz ufka!
Bir şafak doğsa yeter bütün bu yorgunluğuma,
Sonra sözümde durup yine yelken açarım,
Sonsuz umutların aydınlığına.
Sabah güneşi kurtuldu yine dağların arkasından,
Geceyi aldı götürdü.
Kimbilir kimler kurtuldu onunla birlikte içindeki yangından,
O geceyle birlikte dertleri de söndürdü.
İşte karşımda duruyor sabahın güneşi,
Şimdi kalkmayalım, duralım,
Sabah olacak bak birazdan, o zaman gideriz,
Gittiğimzde yerde ne kadar kalacağımızı bilmiyoruz, hele gidelim bakalım,
Belki yine bir sabaha karşı döneriz.
'Beni anlamıyorsun' deme bana, anlıyorum,
Olmuyor mu artık Sumru, ne diyorsun?
Bitirelim mi bu tiyatroyu ışıklar sönünce?
Ya da sahne arkasına geçerek izleyicilerden habersiz,
Her şeyin aslında yapma bir tiyatro olmadığını birbirimize mi fısıldayalım?
Gidelim mi yani şimdi Sumru?
Sakın aklına getirme beni,
Sakın hatırlama.
Ben unuttum çünkü çoktan seni,
Sildim çoktan izlerini,
Bir daha gelmeyeceksin aklıma,
Taşımayacağım kederini.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!