Bir çocuk ağlar toprağın sesinde,
Bir kuş ürperir yanan bir kentte.
İnsan, insanı unutur bazen,
Oysa aynı göğün altında titrer beden.
Ağaç susar, orman içine ağlar,
Ayrılık diye bir masal yok aslında.
Bizim uydurduğumuz bir kelime sadece.
Asıl olan, sevmek var hâlâ,
içimizde kabaran özlem var,
ve bir köşede sabırla bekleyiş.
Şimdi hangi rüzgârda savruldun?
Bir rüzgâr eser, dağların göğsünden,
Toprağın diliyle konuşur gece.
Gençlik bir yıldız gibi düşer kalbe,
İçinde bin kıvılcım, bin bilmece.
Bir yanda geçmişin solgun gölgesi,
Bir gün kalktım…
Pencereyi açtım,
Gökyüzü masmavi,
Ve dedim ki:
“Günaydın dünya,
Ben geldim,
Ülkemden, sevdiklerimden, anılarımdan -
Gitmek mi zor?
Yoksa kalmak mı bu çürüyen gerçekliğin içinde?
Belki de soru yanlış…
Belki de zor olan gitmek ya da kalmak değil,
Hiçbir anlamın kalmadığı bir dünyada
Adımlarım yere değse de
hiçbir zaman bastığım yer olmadı yolum.
Geldiğim hiçbir sokakta
bir çocuğun sesi karşılamadı beni.
Bir sehpa köşesinde unutulmuş bardak gibiyim,
Yürürüm yolumda,
rüzgâr alnımda değilse bile, yüreğimde eser.
Sabırla kazırım her adımı toprağa,
çünkü bilirim:
Zafer, bekleyenlerin değil, yürüyenlerindir.
Karanlık gecelerde yıldızlar titrerken,
Bir millet suskun, umutla beklerken…
Ufukta bir ışık doğdu ansızın,
Adı Mustafa Kemal’di, sesi vatanın.
Toprağın her zerresi yorgun,
Biz, gelip geçen gölgeleriz…
Dün dediğin, artık bir yankıdan ibaret;
Ne ellerinle tutabilirsin,
Ne de geri çağırabilirsin onu.
Ama oradadır hâlâ - bir iz gibi,
Zihnin kıvrımlarında saklı bir hakikat gibi.
I. Geçmiş — Sessiz Öğretmen
Bir zamanlar vardım, çocuk ellerimde güneş,
Ne fark ederdim neyi yitirip neyi biriktirmiş.
Sandım ki her yara geçer, her acı unutur,
Meğer bazı izler, insanı içeriden büyütür.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!