Bir kitap açılır sessiz bir gecede,
Sözler usulca dökülür ruhun penceresine.
Bir harfle başlar değişim,
Bir cümleyle sarsılır eski benlik,
Her paragraf bir adım daha yaklaştırır
İnsanı kendine, içindeki bilgeye.
Özgürdü yurdumun sonsuz dağları,
Bir çocuk gibi uykusuz, bir ana gibi uyanık.
Gökleri yarıp geçen kartallar gibiydi halkımın sesi,
Ve ben - ey sevda! - yüreğimi bu sese bağladım.
Kalbimin en derin yerinde bir sancı vardı,
Şehir…
Bir suskun dev gibi uzanır ufka,
Çelik damarlarında hayat akar durmadan.
Her köşe bir hikâye, her pencere bir yalnızlık,
Ve her adımda yankılanır, unutulmuş bir çağrının sesi.
Gözlerin ufka bakan bir deniz,
Dalga dalga umutla dolu,
Bir milletin yüreğinde yanan ateş,
Senin adınla tutuştu ulu.
Dağlar gibi dimdik duruşun,
Bir zamanlar yokluğunla dolan kalbim,
Şimdi senin varlığınla taşmakta…
Yıldızlar bile sönük kalır gülüşünün yanında,
Gecem, gündüzüm seninle bir başka.
Dokunuşunla başlar her sabah,
Seni sana sordum,
yalın gecelerin en sessiz yerinde.
Telaş ve şüphe oturdu karşıma,
ama ben,
kendi içimdeki karanlığı yakıp
ışık aradım.
Sesimin yankıları gecenin derinliklerinde,
Ansızın kulağındaysa eğer, neden diye sorma…
İnanmalı, inanmalısın gerçeklerin doğruluğuna,
Yalnızca paylaşanlar aşar engelleri korkusuzca.
Bir zamanlar gökyüzü maviydi burada,
Düşüncelerim bu devirden,
bu şehirden,
bu boğucu betonun arasına sıkışmış insandan çok uzakta.
Bir dağın yamacında unutulmuş bir taş köyde belki,
bir çocuk gülüşünün yankısı kadar uzak.
Bir akşamüstü rüzgârında sararan yaprak gibi,
Gözlerinle başladım
dünyanın etrafını çizmeye.
Bir ışık vardı
her köşesi suskun bir haritada
ve ben o ışığın kıyısında
kendimi arıyordum -
Aydınlık gözlerin çevrelediği bir dünya bu,
Belki bir çocuk gülüşünün yankısıdır hâlâ,
belki bir pencere perdesinin ardına sinmiş
unutulmuş bir hatıradır.
Yaşıyorum - evet, adını bilmediğim bir sınırın içinde,
çizilmemiş bir haritanın ortasında,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!