Sabit Süreyya Sirer düşer yola,
Anadolu’nun bağrına, Sivas’a doğru,
Her adımda bir türkü, bir hüzün,
İlmek ilmek işler özlemi yüreğine.
Sivas’ın sert havası vurur yüzüne,
Sivas’a Sevdam ve Babam
Soğuk kış günlerini seviyorum,
Dağların beyaz örtüsünü,
Tipinin savurduğu türküleri,
Sobanın başında ısınan elleri,
Sivas, sabahları sisle uyanır,
Dağlar başında beyaz bir hüzün,
Yollarında esen rüzgar serttir,
Ama yüreklerde sımsıcak bir düğün.
Kış soğuktur, kar diz boyu iner,
Havası sert, dağlar kadar vakur,
Yüce gönüllü, merttir insanı,
Kış gelir, rüzgar deler bağrı,
Ama eğilmez başı, dik durur.
Bozkırın sessiz türküsü yankılanır,
Bozkırda bir yel eser, adı Sivas’tır,
Gönlü dağlar kadar engin, özü saf, paktır.
Aşık Veysel çalar sazı, toprak dile gelir,
Her telde bir sevda yanar, yürek ata biner.
Kangal’ın bakışı yiğit, duruşu destandır,
I. Gençlik
Bir zamanlar bahar kokardı bütün caddeler,
gözlerimde yeşeren ağaçlar,
ellerimde açan çiçekler vardı.
Koşardım hayata,
Susuyorum…
Kelimeler doğmasın diye,
Çünkü biliyorum,
Her kelime bir yara açacak içimde.
Ve her yara, yeni bir şiire dönüşecek sonunda…
Tanrıdan hep mutluluk dilemiştim,
ne para ne de pul...
Yalnızca
omuzlarımda gezinen gölgeleri silmek,
içimdeki susuz çöllere bir damla yağmur indirmek için...
Çünkü bazen
tek umut,
hiç konuşmayan bir sessizliğin
bizi anlayacak kadar susmasıdır.
Gürültüler arasında kaybolur insan,
Bir sabah, doğunun solgun ışığında,
Göğün en yüksek katında uyanır umut.
Güneş, altın gibi süzülür Tengri’nin katından,
Ve bir ses yankılanır rüzgârın kanadında:
“İnsanoğlu, yürü… çaban kutsaldır.”
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!