Beyazı karın
ve
kızılı gün batımının,
çoğaltır gülümsemesini...
...ayrılığın.
Biraz mavisi gökyüzünün
Sınırlar,
Ulaşılıp da dönülmek için değil,
Aşılası bir engeldir.
Var olmanın doğası,
Her geçilenden sonra
Yaşama,
Yarın, bir gün alıp gideceğim hiç bir şeyimi,
Bütün diyarlardan
Kapı arkalarında fısıldaşan sessizlikleri
Her akşam kurulan yalnızlık masasını
Gerimde bırakıp ne varsa
Sahipleri sandıklarına bırakacağım
Yağmurlar bana müptela
Ben sana.
Özledim diyemiyorum
Sen anla.
Gökkuşağı yangın yeri
Ve bulutlar kıvılcım taşır
Aşklar açıyor gözlerinde,
Gülüşlerim ardı-sıra sana
Ve kokuna bulaşırken.
Dudakların sevgilim,
Her kıvrımında bir gece,
Bir başlık atıp hayatına,
Suretler içinde nefes almak
Zaruriyet içinde kalıyor hep.
Hep gerisinde kalıp anının,
Acımtırak bir yağma ile
Bedene meyil verseydi gönül,
Ruh için figan etmezdi.
Arzu deyip yanıp tutuşsaydı,
Ölümde bile seni istemezdi...
Sevgimiz gibi,
her şeyimiz
kalbimizden çıkmakta.
Baş ve kalp zıt olsa da çoğu kez,
baş ağrımız bile
kalbimizden başımıza tırmanmakta...
Senin şerefine
İki kadeh tokuşturmak da haram şimdi.
Bay tanrı öyle emretmiş çünki,
İstemem huriler
Sen gel masama.
Gelsen ne olacak sanki...
Karmakarışık bir dünyanın,
En karmaşık ülkesinin
Bir şehrinde,
Adı bile olmayan bir haya/l/t dünyasında
Yalnızlığı besliyorum.
Içiyorum durmadan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!