Başkalarının başında oluşan bir izdiham
ve ben ayaklar altında,
Ahmet söyler,
söz susar,
şiir konuşur,
sevdalar ayakta...
Gözlerim doldu taşıracak yer aradım, bir köşe.
Zamanın herhangi bir yeri ya da sessizlikte.
Sigaralara sığındım, dumanlara ve sise.
Önce sana sığındım, ondan sonra gölgene.
Sen gittin ve gölgen de gitti ardından.
Sen düşünürsün de,
Ben aydınca düşünemem kelli.
Akıllı kadınsın vesselam,
Akıl bende ne gezer sen varsan,
Görmez misin gözlerimden belli.
Bir şarkı çalıyor hayatın arka planında
Ve yakmaktan bahsediyor önce kendimi
Ve sonra seni küllerine değin kalmamacasına.
Aşk olması için ölmekten bahsediyor sonra,
Ne ölmesi diyorum, sessizce içimde geçirerek;
Akşam üstüdür, gün batımına yakın,
Bir şehrin kömür kokulu bacaları kurulur
Sigarasının kesilmeyen dumanında.
Çocuklar terkediyordur taşlarını;
Eğer ki yoksa bir şenlik kurulmuş olan,
Yarıdaki tenhalığa hazırlanır.
Benim hayatım alışkanlıklardan ibarettir;
Her sabah uyandığım oda,
Sıcaklığını içinden çıktıktan sonra hisettiğim yatak,
Çayımı demleyen çaydanlık ve içtiren bardak.
Her gün ayaklarımın altında ezilen merdiven
Ve kapı önündeki köpekler,
Yazabileceğimden fazla cümle var
Söyleyebileceğimden fazla söz
İrkilebileceğimden fazla korku var
Konuşabileceğimden fazla sessizlik
Konuşabildiğin, yazabildiğin, korkabildiğin
Velhasıl-ı kelam,
Anla iki gözüm
Her şey sen gülmedikçe ziyan.
Ah benim bahtı karam,
Sen gülmelisin,
Yoksa her şey ziyan, inan...
Bulutların bizi sırtlayıp durmaksızın
Sürüklediği her yere gitmeli insan.
Ağacın yeşiline
Denizin mavisine
Ve toprağın her rengine.
Ben, tanımıyorum.
Bunca ölüm nasıl sürüp gider?
Keşmekeş bir yalnızlıkla...
Ben tanımıyorum,
Düşünmemek için düşünürken,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!