Alıp şiirleri asmalı on ikisinde gecenin
Ve oturup bulutun birine seyre dalmalı
Kenarından düşenleri dünyanın
Ötekine aksettirmeden anı itebilmeli
Düş müdür gerçek midir bilebilmeli
Alıp gitmeli ne varsa
Kendinden kendine
Bir yolculuk deyip her adıma
Ötekinden bir diğerine
*
Tenine dokunmamış rüzgarı
Eline dökülmemiş bulutu
Saçlarını sevmemiş güneşi yok sayamazsın
Elbette toprakla bütün, bütün köklerimiz
O yüzden dudaklarından öpmeli
Azıcıktı
Kanat çırpan yangın körükleri
Ve o tarifsiz dul sokaklar
Kızgın ve torbalar dolusu
Ölü cesetler
Hani bizi vursalar şurada
Cesedimiz kalacak öyle dımdızlak
Biri rengini beğenmeyecek
Biri sanrılarını öne sürecek
Biri saçları uzun diyecek biri kısa
Hiç sevemedim kalabalıkları
Kalabalıklardan çıkan uğultuları
Uğultularda kaybolan bakışları
Kendini kalabalıklarda bulanları
Bulup, buluşturanları
Bu görünen kadar değilim
Görünen yansımalardan,
Zamanda durgun bir an
Kelebeğin teki, güzel, kondukça uçar
Uçtukça geri döner, yine ve yine
İnsanım, soluğum sessizlikten
Bir türkü olayım dudaklarında
İki dudağının birleştiği yerde böl beni
Akşamdır, sessizdir saatler
Bir şarap kadehinde benle seslendir nağmeni
Kaçıncı rüyadır ansızın gördüğüm bilmem
Bir düş bu herhalde
Kötü mü değil, yılgın
Anlaşılan ürkek, işaret edildiğine göre
Zamanına nazaran biraz yorgun
Bana sorulsa
'eksik etekli' bir çingene lila renginde
Ilıman bir iklim toprağında yaşam olmak kayda değer,
Lakin çorak toprak çocuğu olmaksa kaderliktir aslında.
Çiçek bezeli bir toprakta yetişirken yıldızları bilirsin
İzlemeyi ve sevmeyi rengarenk yaşamlı gökkuşağını.
Var say ki çöl ortasında kaktüs doğdun su vermek için,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!