Recep Akıl Şiirleri - Şair Recep Akıl

Recep Akıl

Allah’ın Ayı olarak da bilinen Muharrem Ayı İlahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin bollaştığı bir ay olarak bilinir. “Bilinir” kelimesi fazladır. Öyledir.

Elbette ki Allah’ın ayı, yılı, günü olmaz, ancak Allah’ın rahmetine ermenin bir fırsatı olması bakımından Muharrem ayını Hz. Peygamberimiz efendimiz bu şekilde ifade etmiş ve bize öğretmiştir.

Hepimizin bildiği gibi Hicri Yıl’ın ilk ayıdır Muharrem. Bu ayın onuncu günü ‘Aşure Günü’ olarak bilinir ve kutlanır.

Devamını Oku
Recep Akıl

“İyilik eden, iyi davranan iyi ameller işleyen ve yaptığını iyi yapan kimse” anlamına gelen muhsin Kur’an’a göre bir insanın bu niteliği kazanabilmesi için; mümin, Müslüman, muttaki, salih ameller işleyen, hayır ve hasenat sahibi, inancında, özünde, sözünde, ahlâkında, söz, fiil ve davranışlarında dosdoğru, sabırlı ve ihlâslı kişi demektir.

Kur’an’da muhsinler şöyle tanımlanmıştır. “Bunlar hikmetli kitabın ayetleridir. Muhsinler için yol gösterici ve rahmettir. Muhsinler namazlarını dosdoğru kılan, zekâtlarını veren ve ahirete iman eden kimselerdir. Onlar Rableri tarafından gösterilen doğru yol üzerindedirler. Ve onlar kurtuluşa eren kimselerdir.”

Kur’an yorumcuları muhsinleri; iman edip salih amel işleyen, Allah’ın emrettiği şeyleri yapıp yasaklardan kaçınan, iyilikleri yapıp kötülükleri terk eden, zulüm ve haramlardan kaçınan, farzları eda eden, yaptığı her işi ve görevi en iyi yapan kimse olarak yorumlamışlardır.

Devamını Oku
Recep Akıl

İlkokul birinci sınıftan ikiye geçtiğim yılın tatilinin son günleriydi artık. Eylül’ün başları… Bu haylaz haylaz, orada burada sürtmenin ve zaman geçirmenin de son günleri demekti. Okulların açılmasına bir hafta on gün kalmıştı. Hem okulların açılacak olmasından dolayı sevinip heyecanlanıyor, hem de okullar açıldığında bu başıboşluğu bir dahaki tatile kadar bulamayacağım için üzülüyordum. Okula başlamak demek oyunların bitmesi demek değildi, elbette. Derslerimi gerektiği gibi yaptıktan sonra oyun oynamama ne annem, ne de babam karışırdı ama yine de tatildeki gibi olmazdı. Babamdan kaynaklanan bir düzen ve disiplin hakim olurdu hayatımıza okul zamanı. Oysa yaz tatili öyle miydi?

Bir çocuk için özgürlük demek, okulların bitip ders yapma zorunluluğunun ortadan kalkması demek değildir. Bir çocuk için hiçbir büyüğün müdahale etmediği, 'Yat kalk, şöyle yap, böyle yapma, şuraya git, buraya gitme,' diye sınırlar koymadığı, arkadaşlarıyla dilediği gibi oyunlar oynayarak başıboş bir avarelikle her aklına eseni o anda yapması demektir özgürlük. Yaz tatili demek her çocuk gibi benim için de her istediğimi istediğim gibi yapabilmek, bütün hayalperestliğimin inceliklerini sergileyebilmek, okul dönemindeki kısıtlamalardan kurtulmuş olmanın rahatlığıyla her türlü tembelliği yapabilmek demekti.

Zaman zaman çevreye zarar verdiğimiz de olurdu ama bunu bilerek ve isteyerek yapmazdık. Bizim mahallede her evin arkasında büyükçe denilebilecek tarlamsı bahçeler vardı ve buralar yaz kış hep ekili olurdu. Kovalamaca, saklambaç vb. gibi oyunlar oynarken illâ ki bu ekili bahçelere girerdik ve tabi ki bir takım zararlara neden olurduk.Oysa dikkât de ederdik ama yine de zararımız dokunurdu.

Devamını Oku
Recep Akıl

ölüm var dedi adam
unutma dedi
hayat nimeti bir kuştur uçar gider
güvenme dedi
biter

Devamını Oku
Recep Akıl

Ey âlemlere rahmet olan Allah'ım sen her şeyi görensin, her şeyi bilensin.
Yarattığın her şeyi bir hikmet üzre yaratırsın.
Biz sadece zannederiz, Sen bilirsin.
Sen Kadiri Mutlak tek bir Allah'sın.
Bu ülke senin düşmanlarının karşısında ayakta kalan son ülkedir.
Koru bizi, muhafaza eyle.

Devamını Oku
Recep Akıl

Genç adam evinin alt katında marangozluk yapıyordu. Kapı ve pencere konusunda uzmandı. Fakat plâstik pencereler yaygınlaşınca ahşap olanlara rağbet azaldı.

Bu yüzden işler iyi gitmiyordu. Üstelik de çocukları büyümüş biri hariç okula başlamıştı. Masrafları artınca yanındaki kalfasına yol verdi. İşe biraz daha erken koyulur yardımcıya ayırdığı parayı çocukların harçlığına katardı.

Adam bir gün çalışırken elektrik kesildi. Ve uzun süre beklediği halde gelmedi. Aksi gibi o akşamüzeri teslim etmesi gereken birkaç pencere vardı. Boş kalmayı sevmezdi. Planyayı yağladı talaşları süpürdü. Biraz dinlenmek için eve çıkarken sigortaya göz attı. Eğer yanılmıyorsa bu iş normal değildi. Biri gelip sigortayı kapatmış olmalıydı.

Devamını Oku
Recep Akıl

New York'ta bir bankanın önünde duran son model Rolls Royce otomobilden inen adam, hızlı adımlarla bankaya girdi ve önüne çıkan ilk görevliye, bireysel kredi için başvuruda bulunmak istediğini söyledi.

Görevli onu, müşteri temsilcisine götürdü. Adam, çok acele bir is için Avrupa'ya gitmek zorunda olduğunu ve bu nedenle bir hafta vadeli beş bin dolar krediye gereksinim duyduğunu söyledi.

Müşteri temsilcisi kısa bir araştırma yaptıktan sonra. "Ticari ve mali sicilinizi inceledik. Bu krediyi almanız için bir engeliniz yok" dedi ve ekledi, “Fakat bir konuyu belirtmeliyiz. Bizim bankamızla daha önce hiç çalışmamışsınız. Banka olarak sizi resmen tanımıyoruz. Bu nedenle, söz konusu krediyi verebilmemiz için karşılığında sizden bir teminat almak zorundayız".

Devamını Oku
Recep Akıl


Barış Manço Fransa'da bir televizyon kanalının canlı yayınına konuktur. Küstah bir spiker vardır ve Barış Manço ile dalga geçmektedir. Sürekli, " İşte Türk, yani barbar, vahşi vs... "
demektedir...

Barış Manço daha fazla dayanamaz ve spikere

Devamını Oku
Recep Akıl

Balıkesir’de Ali Şuuri İlkokulu karşısındaki boşlukta eski ayakkabı tamircisi kır, pala bıyıklı bir ihtiyar olan Cevdet (Alkalp) dede vardı.

Çanakkale'yi ziyaret ettiği bir gün ağlayarak şu hikâyeyi anlatmıştı bize.

- Rahmetli babam Hafız Ali Çanakkale'de kaldığında anamın karnında yedi aylıkmışım. Onu hiç tanımadım. Bir fotoğrafı bile yok. O günler çok zor günlerdi, seferberliğin sıkıntıları, kuvayı milliye zamanı, işgal yılları, kurtuluş savaşı... Yokluk sıkıntı...

Devamını Oku
Recep Akıl

Fransa’da, ağır işçilerin işleri hakkında ne düşündüklerini incelemek üzere araştırmayı yürüten bir görevli, bir inşaat alanına gönderilir. Görevli, ilk işçiye yaklaşır ve sorar:

Ne yapıyorsun?”

“Nesin sen, kör mü?” diye öfkeyle bağırır işçi. “Bu parçalanması imkânsız kayaları ilkel aletlerle kırıyor ve patronun emrettiği gibi bir araya yığıyorum. Cehennem sıcağında kan ter içinde kalıyorum. Bu çok ağır bir iş, ölümden beter.”

Devamını Oku