Recep Akıl Şiirleri - Şair Recep Akıl

Recep Akıl

Derler ki, vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış. Büyüğü Halil, küçüğü ise İbrahim... Halil, evli çocuklu, İbrahim ise bekâr... İki kardeşin ortak bir tarlaları varmış. Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş. Bununla geçinip giderlermiş...

Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı. İkiye ayırmışlar. İş kalmış taşımaya. Halil, bir teklif yapmış: "İbrahim kardeşim, ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle." "Peki, abi" demiş İbrahim...

Halil gitmiş çuval getirmeye. O gidince,"Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine."diye düşünen İbrahim kendi payından bir kaç kürek buğdayı abisinin tarafına atmış.

Devamını Oku
Recep Akıl

Evini yeniden dekore ettirmek isteyen bir Japon bunun için bir duvarı yıkar. Japon evlerinde genellikle iki tahta duvar arasında çukur bir boşluk bulunur. Duvarı yıkarken, işte bu boşlukta ayağına çivi battığı için kımıldayamaz hale gelmiş bir kertenkelenin olduğunu görür.

Adam kertenkelenin bu çaresiz hali karşısında üzüntüye kapılır, kendisini kötü hisseder ve duruma hiç müdahale etmeden kertenkeleyi incelemeye başlar.


Muhtemelen bu çivi 10 yıl önce, ev yapılırken çakılmıştır. Peki, nasıl olmuş da kertenkele bu pozisyonda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yaşamayı başarmıştır? Karanlık bir duvar boşluğunda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yaşamak eşyanın tabiatına aykırıdır.

Devamını Oku
Recep Akıl


Osmanlı Devletinin güçlü zamanlarında, Fransa ile iyi ilişkiler kurulmuş. Bu ilişkiler doğrultusunda Fransa kralı bir elçisini Cihan Padişahına göndermiş, fakat İstanbul’a gelen elçi hünkârla bir türlü görüşememiş.

Kızlar ağasına artık bu huzura çıkma işinin uzadığını söyleyen elçi görüşme isteğini sultana iletmesini bin bir ricayla ifade ederek sabırsızlığını belli etmiş.

Kızlar ağası da elçinin bu sabırsızlığını anlayamadığını ifade ederek “Siz ne laf anlamaz adamsın böyle, şevketli sultanımız bugün seni huzura kabul etmeyecek çünkü çok hiddetli. Daha demin bir Frenk hokkabazı külahının altından tavşanlar çıkarmasına, alev alev yanan demir çubukları ağzıyla söndürmesine, sekiz arşın uzaktaki iğneye ipi takmasına rağmen huzurundan kovdu. Yani senin anlayacağın ‘ağzınla kuş tutsan nafile.’ Ama eğer dikkat çekecek kadar önemli bir hünerin varsa söyle zat-ı şahaneye arz edeyim belki seni huzuruna kabul eder,” demiş.

Devamını Oku
Recep Akıl

Suyun doğası bir felsefe anlatır.

Mesela dağdan akan suyu düşünün. En az direnç gösteren yolu seçer akmak için. Yani önüne bir kaya çıkacak olursa onunla uğraşmaz, kayayla mücadele etmez, etrafından dolaşıp devam eder akmaya.

Suyun bu doğasından alınan ilhamla şöyle der Sufiler: “Seninle uğraşan hiç kimseyle uğraşma, eğer uğraşırsan onunla aynı yerde kalırsın. Etrafından dolanıp devam et yoluna.”

Devamını Oku
Recep Akıl

İstanbul kapalı çarşıya kervanlar gelir. Tüccarların siparişleri kumaş, kürk, baharat neyse dağıtılır. Daha sonra tüccarlardan paraları tahsil edilirmiş.

Yine bir alış veriş sonrasında, tüccarın biri hesap yaparken dört işlem hileleri ile kervancıyı 500 altın içerde bırakır.

Hesaptaki yanlışlığı anlayamayan kervancı Bağdat – Hicaz ve Mısır seferine çıkar.

Devamını Oku
Recep Akıl

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturup “Bakalım neler olacak?” diye gözlemeye başlamış.

Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer gelmişler, sabahtan öğlene kadar hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girmişler.

Pek çoğu da kralı yüksek sesle eleştirmişler. “Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyor,” diyerek.

Devamını Oku
Recep Akıl

Bir araştırma için bir araya gelen Fizikçi, Kimyager, Matematikçi ve Antropolog açık bir arazide araştırma yapmaktadır. Aniden bastıran yağmurdan korunmak için bir köylünün barınağına sığınırlar.

Köylü bir şeyler ikram edebilmek için dışarıya çıkar. Araştırmacıların her birisini dikkatini aynı şey çeker. Soba yerden 1 metre yüksekte ve altında taş kalıplar bulunmaktadır.

Fizikçi hemen yorum yapar. “Adam sobayı yükselterek konveksiyon akımını güçlendirmiş ve odanın daha çabuk ısınmasını sağlamıştır.”

Devamını Oku
Recep Akıl

Nick adında bir demiryolu isçisinin öyküsü bu... Nick güçlü, sağlıklı bir işçi... Manevra sahasında çalışıyor. Arkadaşlarıyla ilişkisi iyi ve işini iyi yapan güvenilir bir insan... Ne var ki kötümser biri... Her şeyin kötüsünü bekler ve başına kötü şeyler geleceğinden korkar.

Bir yaz günü, tren isçileri, ustabaşının doğum günü nedeniyle bir saat önceden serbest bırakılırlar. Tamir için gelmiş olan ve manevra alanında bulunan bir soğutucu vagonun içine giren Nick, yanlışlıkla içerden kapıyı kapatır, kendini soğutucu vagona kilitler. Diğer işçiler Nick’in kendilerinden önce çıktığını düşünürler ve onlar da paydos ederler.

Nick kapıyı tekmeler, bağırır, ama kimse duymaz, duyanlar da bu tür seslerin sürekli geldiği bir ortamda olduğu için pek kulak vermezler. Nick burada donarak öleceğinden korkmaya başlar.

Devamını Oku
Recep Akıl

Hindistan da çok ünlü bir ressam varmış. Herkes bu ressamın yapıtlarını kusursuz kabul edecek kadar beğenir ve onu "Renklerin Ustası" anlamına gelen “Ranga Çeleri” olarak tanısa da kısaca Ranga Guru diye anarlarmış.

Pek çok öğrenci yetiştirmiş olan Ranga Guru’nun başarılı öğrencilerinden biri olan Raciçi de yıllar süren zorlu eğitimini tamamlayıp mezuniyet resmini yaparak Ranga Guru'ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş. Ranga Guru ise,

- Sen artık ressam sayılırsın Raciçi ama bunu bir de halkın değerlendirmesi gerekiyor. Şimdi sen bu resmini al şehrin en kalabalık meydanına götür herkesin görebileceği bir yere koy. Resmin yanına da kırmızı bir kalem bırakıp bir yazıyla halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica et. Resmi birkaç gün meydanda bırak sonra al bana getir, der.

Devamını Oku
Recep Akıl

İş adamının işleri bozulmuştu. Ne yaptıysa olmuyordu. Bir zamanlar çok başarılı bir insan olmasına rağmen şimdi büyük olan sadece borçlarıydı. Bir taraftan kredi verenler onu sıkıştırırken, diğer taraftan da bir sürü insan ödeme bekliyordu.

Çok bunalmıştı ve hiçbir çıkış yolu bulamıyordu. Nefes almak için parka gitti. Bir banka oturdu, başını ellerinin arasına aldı ve bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünmeye başladı.

Tam bu sırada birden, önünde yaşlı bir adam durdu. 'Çok üzgün görünüyorsun. Seni rahatsız eden bir şey olduğu belli… Benimle paylaşmak ister misin?' diye sordu.

Devamını Oku