Bütün güzel şarkılar, olsun sana armağan,
Islatsa ne olur, mevsim yağmurudur yağan,
Yağmurlar altında, yoktan sevgiye ağlayan,
O sesi çıkmayan çocuk benim!
Bir kriz gibisin, kalbimi her an yoklayan,
Biz en ıslak yüzleri yağmurlarla,
En nemli bakışları gözlüklerle gizledik.
Hiç ağlamadık desek de biz,
Sorgusuz gecelerde kimseler görmeden,
Islattık karanlığı sessiz sessiz.
Biliyor musun, suskunum bugün,
Biraz da asık duruyor yüzüm,
Gözümün bebeklerine çöktü,
sanki bir hüzün,
Biliyorum...
Biliyorum gideceksin bugün.
En uzun bildiğimiz yolculuklar,
aslında en kısa olanıdır...
Yaşam vurgun yemiş bir köpekbalığı gibi çırpınmaktadır,
beynimizin işler damarlarında...
Ama umut asla kaybolmayan bir yaşam yongasıdır...
Ve halen varolmaktadır,
Gidiyorum işte...
geleceğe sırtı dönük,
ve umuda yenik bir vaziyette.
Gidiyorum işte...
aşkın cemresi düşmeden denize,
ve sevgiye küskün bir nihayette.
Ben;
Umut hamurunda yoğrulan, un gibiyim,
Muson yağmuruyla ıslanan, yosun gibi,
Hasret ikliminde, öğün gibi,
Yılmayan sevginin kölesi,
Dönüşü olmayan, yolculuk gibiyim.
Gecenin ve gündüzün, gün olduğunu bilmezken,
Gözü yaşlı annemi, anlamazdım hiç.
Çünkü, bilinen tek şeydi bilmemek,
Yaşamaktı o günleri, çocuktum ben.
Ağaçlı ormanların içinde, kaybolmak bile,
Bütün kapılarım kapalı,
Duvarlarımdan indi resmin.
Anlatsam da anlatamam,
Aklımdan geçtin de daha demin.
Hiç boş bırakmamıştım evimi,
Gecelerimin yalnızlığı,
Yasaklı günler kadar uzaksın,
Çığlıktaki isyanımın aksisedası,
Yutkunurken kayboluyordun.
Son nefesimdin ve son sözüm.
Seni yaşarken seviyor,
Sevmeyi öğrettiler çocukken,
Sevilmeyi de.
Zorla aşık ettiler büyürken,
Ve terk edilmeyi öğrettiler
Sevilmemeyi yaşattılar şimdi de,
Ama sevmeyi unutturamadılar
Bak gidiyorum bağırsan da
Ben de seni terk ediyorum sevsen de
Hep yanında kalırım mı sandın
Hep seni severim mi sandın
Bir de bir de ben vuracağım felek gibi
Arayacaksın arayacaksın o günleri, ben gibi
Yalvaracaksın Allah’a canımı al diye
Ben de sana haykıracağım ...