İnsanları yaşama bağlayan en soyut düğümdür 'düşler'
Zengin olmak geçer hepimizin içinden,
Hani kapıda bir araban,
Mülkiyeti sana ait bir evin,
Baba gibi birde işin.
Gıyaben alınan karar,
Er geç hesabını sorar,
Kaybedilen bu son kumar,
Batıranı görür küçük.
“İt ürürde kervan yürür”
Ankara...
uzamış gecelerin, esir düşmüş günleri gibiydi.
Bentderesi’nin o insan kalabalığıyla dolu,
bayat et kokulu, araba gürültülü,
ve kale manzaralı alt mekanlarında
Bu defa,
Ankara’nın bir başka mekanından,
Yine sana yazıyorum.
Öyle yorgun, öyle bitkin,
Sana şimdi, Ayrancı’dan yazıyorum.
Aklımın yarısı, senin elinde,
İçimde müebbet, işkence gibi.
Kalbimin telaffuz edemediği,
Uzundan da uzun, bir hece gibi.
Bulmacamda saklı, yazamadığım,
Çözmekten daha zor, bilmece gibi.
gece ne kadar sevimsiz geliyorsa o masum yüzümüze,
şimdi anlıyorum geçmişimin yarınlarıma ihanetini.
anlamıyorum oysa bir nefeste tükenen aşkları,
bitmesin diye ettiğim yalvarışları,
ve kabul olmayan dualarımı.
yokluğum varlığın olsun, gidiyorum.
Akan bir ırmağın kollarından tutunarak coştum sana,
Sende buldum hasretliğine yandığım sevdanın içliğini.
Sende gördüm gecelerin gündüz olduğunu,
Durduramadı çirkef yüzlerin, asık suratlarında beliren
o korkunç manzara.
Sende buldum, kimsenin bulamadığı güzelliği.
Gökyüzüne bakıyorum yalnızlık,
Denize bakıyorum keza.
Yapma be gözbebeğim,
Maviye çalıyor gene,
Sırılsıklam maviye.
Kim bilir içimdeki
Gecenin karanlığı çökünce hüzünle,
Bir dram kemirir içimi.
Yaşama hissi bir kor parçası sanki,
Öylesine yürümek istiyorum artık,
Anlatamadığım için her şeyi.
Bir Nisan ayında başlayan,
Bir Nisan ayında alev alan,
Ve bir Nisan ayında son bulan,
Bir aşkın hikayesi bu.
Benim için artık senede, 11 ay vardı,
Bak gidiyorum bağırsan da
Ben de seni terk ediyorum sevsen de
Hep yanında kalırım mı sandın
Hep seni severim mi sandın
Bir de bir de ben vuracağım felek gibi
Arayacaksın arayacaksın o günleri, ben gibi
Yalvaracaksın Allah’a canımı al diye
Ben de sana haykıracağım ...