Beylik laflar etmekle olmuyor dostum.Bey olmak lazım, beyefendi olmak lazım önce.Yoksa yüreğinle, dudakların aynı ritmi tutturmuyor ve sesin kulakları tırmalıyor.Ne olur anla beni dostum; lafla peynir gemisi yürümüyor.Oysa benim yüküm başımdan aşkın.Bana sözünün eri biri lazım. İnsan er olmayınca, beylik laflar etse de bey olamıyor dostum.Bu yüzden git başımdan dostum.Şarkılarını başkalarına söyle.Bak sana kargalar bile gülüyor.
Ağzın çok güzel laf yapıyor dostum.Sanki ağzından bal damlıyor.Eşek arıları başına üşüşüyor ve ayılar yanından hiç ayrılmıyor.Sakız çiğner gibi ağzın laf yapıyor.Şişirip şişirip konuşuyorsun.Kendini çok abartıyorsun dostum.Kimi kandırıyorsun dostum.Bak iki kelime bilenler bile sana gülüyor.
İnsan verdiği sözde durur.Söylediklerini kulakların işitiyor mu dostum? Bol keseden atıyorsun. İnsanları laflarınla avutuyorsun.Çok söz çene yorar dostum.Ne yapmaya çalışıyorsun.Beylik laflar ederek, kendine sözde bir krallık kuruyorsun.
Çok güzel konuşuyorsun dostum.İnsanları peynir gemisine yüklüyorsun.Sonra peynir gemilerini lafla yürütmeye çalışıyorsun.İnsanları fare yerine koyuyorsun dostum.Hep dört bacağının üstüne düşüyorsun.Şunu unutma ki dostum; itin, kopuğun bol olduğu bir dünyada yaşıyorsun.Dört bacağının üzerine düşsen de, bir gün seni ayaklarından yakalarlar dostum.
Başımdan git dostum.Boş laflara karnım tok benim.Peynir gemisine yükleyemezsin beni.Bırak beni.Ben suskunluğun olduğu yerdeyim.Benim olduğum yerde, sadece gözler konuşur.Gözlerde cennet hayalleri olur.Her bakışta ırmaklar çağlar.Gözyaşlarında cennet ırmakları ışıldar.
Sen git beylik laflar etmeye devam et.Kendine fil dişinden kuleler inşa et.Ne olur anla beni.Aç tavuk kendini buğday ambarında sanır.İnsanlara bağlardan, bahçelerden söz etmeye devam et. Onların başında horoz olmaya devam et.
yandığım ateş midir, yoksa hayalin midir
nedir bu yürek yangını özleminden midir
seni sevmeler kuşatırken beni çepeçevre
yanar başım meşale gibi seni düşününce
Bırak beni önüm uçurumda olsa dahi
Salıver bedenimi tutma lütfen ellerimi
Dönmek istemiyorum sana anla beni
Elin ecelim olsa da bırak ne olur beni
O parmakların zindan demirleri sanki
Basit bir insanım, basit bir insanım.Tıpkı musluktan damlayan bir su kadar ucuz bir insanım. Ben ne bir kiri temizleyebilirim ne de coşkun sular gibi çağlayabilirim. Sadece küçük bir suyum. Dışarda bardaktan boşalırcasına yağmur yağsa da, ben kendi bozuk dünyamda su koyuveren bir damlayım. Ne bulutları bilirim, ne de yapraklarda çiyim. Basit ve bozuk bir dünyanın içinden sızan dolu dolu bir damlayım. Ne dudak tanırım ne de gözyaşı. Ben başlıbaşına bir problemim.
Denizler oynaşır kumsallarla, sular vurur damgasını kayalara. Her dalga köpürür denizin ihtiras rüzgarlarıyla. Oysa bana düşer bir bozuk musluk. Kimse tamir edemez yaralarımı.
Bütün gün güneş ışıkları yansır gölün üzerine. Ben beklerim bir musluğun ağzı dibinde. Bir tükürük gibi bir küfür gibi düşerim yeryüzüne. Herkesin bir alın yazısı vardır. Alın yazım yazılır su üzerine. Silik bir hayatı çekerim yorgan gibi üstüme.
Sular seller gibi çoğalmak yoktur benim lügatimde. Tekdüze, ürkek, bir su damlasıyım. Ne yağmurlar gibi parmaklarım vurur camlara, ne de kuğular oynaşır sularımda. Tek su damlasından yaratılmış biriyim. Bozuk bir musluğun oğluyum. Derler ki iyi ol iyi ol. Sabret ki dünyan büyüsün. Bir aptal gibi bir budala gibi sabret ki ödülün büyük olsun. Evet hayatım hep beklemekle geçti, söyleyin deniz nerede, söyleyin nehirler nerede? Hala basit bir su damlasıyım, için için ağlayan, içinde nisan yağmurlarını biriktiren küçük bir su parçasıyım. Hani okyanusum nerede, hani ödülüm nerede?
Basit bir insanım, hem de çok basit. Bozuk bir dünyadan sızan su birikintisiyim. Hiçbir sevgi tamir edemez yüreksizliğimi. Hiçbir el temizleyemez içimdeki kiri. Çünkü ben kendi içinde kirliyim. Çünkü ben ürkek, tekdüze,dert dolu bir su birikintisiyim. Kendi dünyamın su koyuveren bir ferdiyim.
Ne bir gül sevdim, ne de umutlar yeşerttim. Gücüm yetmez bir ormanı söndürmeye. Gücüm yetmez bir dudağa su serpmeye. Basit bir su damlasıyım. Bozuk bir musluktan yaratılmış değersiz bir katreyim. Anlamam yeryüzüne düşen yağmurlardan. Bir kiri temizleyemeyecek kadar, bir işe yaramayacak kadar problemliyim.
eğer özlediysen koşarak gelirim
lakin hasret çektiğin ben değilsem
yalnızlığını da ben dindiremem
senin gözyaşlarını da silemem
derler ki insan sevdiğini özlermiş
yalnızlıktan ötürü beni çağırma
Yok yok intihar eden bir beden değiliz. Acıtmamakta artık aşkın beni ey sevgili. Bir depremin iki yana fıtlatıp attığıyız. Bütün umutları yıkılan, darmadağın olan bir şehriz. Göğünden tüm yıldızları kayıp giden karanlığız. Şimdi gökyüzünü mavi boncuklarla doldursak da... Ve gökyüzünü gözlerin yapıp yakama taksak da... Geride nazar değecek bir aşk yok artık bunu bilmeliyiz. Yarısı boş kadehten sızan iki damla aşk şarabıyız. Yarım yamalak sarhoş olmuş sersefil iki bedeniz. Sarhoş bedenimde bulanık seyirdir geceler... Bu yüzden yıldızları benden isteme. Ey sevgili dışarda yağmur var da sanma. Bir bulutum bu gece dolu ve dopdolu, yağmaktayım içime. Kalbimin labirentlerinde duygularım çıkmazda. Sana gelmeye yüreğim yol vermemekte. Ey sevgili duyguların arka sokaklarındayım, senin semtinin yokuşundayım. Sana tövbeler edemem. Dudaklarım kan ve ziyan içinde. Gözlerin bana şiir yazdırmamakta artık. Yarım kalan bir şiirin son mısrasındayız. Bu şiir bitmeyecek, kalemi kıran elin parmak uçlarındayız. Tövbelerin yerin dibine battığı bir cehennemdeyiz. Birbirimize dokunuşlarımız kül olmakta ey sevgili. Artık gözyaşının fayda vermeyeceği ayrılığın içindeyiz. Yok yok intihar eden bir beden değiliz. Acıtmamakta artık aşkın beni ey sevgili. Bir depremin iki yana fıtlatıp attığıyız. Aramızda kocaman çatlaklar var sevgili. Bu depremde sen yedisin ben virgül sekiz. Aramızda hiç düzgün bir şey yaşanmamışçasına ayrılık olduk. Öyledir sevgili öyledir. Öyle güzel şeyler yaşarsın da, bir başka sevgili adına yaşananlar bir kristalı kırar gibi darmadağın yapılır. Cam kırıkları kalırken geride, yaşananlar kan gibi damlar elinden. İşte o zaman elinden bir şey gelmez. Sevgilin ardından ellerini sallar iken, depreme uğramış gibi sarsar seni derinden. Ey sevgili acıtmamakta artık aşkın beni. Acı delik açarken yüreğimde, duygularım ayak parmakları gibi dışarı fırlar. O zaman aşkım bir zenginin altın dağıtmasına benzemez. Gider üşüyen bir yürek bulur kendine.
Gün biter karanlıklar bende kalır
Yıldızlar beni unutur ah sevgilim
Gün batar güller laleler kaybolur
Gönül bahçem yine tarumar olur
Ay karanlık ve intihar sessizliği
Takılıp kaldım yapraktaki çiy tanesine. Yağmuları sevmek varken, ben birazla yetindim. Biraz sıcaklık yetti bana karlı havalarda. Birazcık sevgi istedim yürekten konuşanlardan. Biraz ışık yeter dedim, zindandan hayatımda. Azıcık mutlu olmak istedim. Bu dünyada çoktan vazgeçtim; ama azı da bulamadım. Biraz şeker istedim, sevgilinin tatlı dilinden. Dilinden ya biber aktı ya da tuz. Ben böyle bir sevgi istemedim ki. Nereden çıktı hacmi büyük içi boş sevgiler. Koca tencerelerin içinde taşları kaynattım da azıcık tadı olsun istedim hayatımın. Kocaman elbiseler içinde küçük sevgililer çıktı karşıma. Elbiselerinin içine dünyayı sığdırdı da beni sığdıramadı. Bir ben oldum elbisesinde unutulan iğne. Bir ben çok geldim azlığına. Koskocaman ayakkabılar içinde küçücük ayaklar gördüm. Bu yüzden bana gelmeye çalışanların ayaklarına taş battı. Bir bana gelmek isteyenlerin ayakları küçük kaldı. Uzun ince parmaklara yüzük taktım da, o parmaklardan bir ben düştüm. Bir türlü bir sevgiliyle el ele tutuşamadım. Şöyle beni iyice kucaklayacak bir sevgili bulamadım. Bütün kollar bana kısa geldi. Bu yüzden tüm sevgilerim kısa zamanda bitti. Tanrı büyük dağların yanında ya uçsuz bucaksız ova yarattı ya da sıradağlar... Gelgör ki benim yanımda tüm yürekler dağ gibi kabardı da bana o yüreklerden kirli kanlar aktı. Bana hep çamurlu şelaleler altında yıkanmak kaldı. Dünyada belki büyük ağaçların yaprakları küçük olur; beni de mi Tanrı o ağaçlara benzetti. Göğü gördüm belki; ama tohumlarımı yere düşürdüm. Hiç mi bereketli ve cömert toprakta kök salmadım. Neden kendime ayar ve benzer kimseyi bulamadım. Hep bedene ve güzelliğe tutuldum; ama hiçbirinde bir ruh göremedim. Bu nedenle pencerelerime kısa geldi perdeler. Neden boyuma kadar uzanmadı boyuna postuna güvenenler? Neden ağlamadı arkamdan bir çift göz. Belki o zaman bastığım yerlerde bir umut yeşerirdi. Belki coğrafyamda bana benzer bir ağaç biterdi. Bir orman olmanın coşkunu taşımazsa ağaç, kendi gölgesini dost edinirdi. Neden sırtımdan inmedi gölgem? Hep karanlıkta kaldı bir yanım. Tam ışığı yakalayamadım. Tam mutlu olamadım. Hep azıcık sevgi ve mutluluk istedim bu yüzden. Bir çiy tanesine takıldım. O da düştü benimle. Birazcık olsa da yüreğime su serpemedim. Bir ağaç oldum belki, meyvelerim ateştendi, yapraklarım közden. Bu yüzden yanıma kimse yaklaşmadı. Sevgili dediklerim ya ağaçtan ürktü ya da ateşten korktu. Oysa yanan bendim. Birazcık beni sevselerdi, onlara yaprağımın her birinden güneşler indirecektim oysa.
Çam ağaçlarının aralığından rüzgar dolar gecenin karanlığına
Hüznü yakalarsın gölgelenen gözlerine düşen gözyaşlarından
Bir yüzü gülen bir yüzü ağlayan kadın olursun elinde çiçeklerle
Dersin ki:Ben bir kelebeksem gelincik tarlası isterim kıpkızıl
Ya da bir gül bahçesinde ölmek isterim gün batarken denizde
Kime oy vereceğim. Beni temsil eden kimse yok. Siyaset bir gelir kapısı olmuş. Benimse
böyle bir derdim yok. Sağda gülyabani herifler. Rüyalarıma girerler. Hepsinin altında mübarek ekmek kırıntıları. Yemekten neredeyse çeneleri düşecek. Bana ağızlarını şapırdata şapırdata, insanı diğer canlılardan ayıran en önemli şeyin düşünmesi olduğunu söylerler. Bu akşam eve ne götüreceğim diye düşünenleri dert etmezler. Hep kendilerini düşünürler? İşte insanlıktan anladıkları budur.
Solda yüreğim kanlı yaşlarımı gözlerimden akıtmakta. Eşitlik, kardeşlik, insan hakları, emek nedir ve ezilmişin yanında durmak nedir? Siz ancak papazın yanında durup maça kızını ararsınız. Hayatınız bir kumar. Ya benim şansıma bak. Bir sol ki sağ yumruğu daha sert. Ondan sonra yüzünü toparla dur. Benden yüz bulamayacaksınız ey solcular. Ben dua etmesini bilirim. Siz ise dualarımın içine ettiniz.
Bir de liberaller var. Bireyi esas alırlar ve bireyin kendi ayakları üzerinde durmasını isterler. Ya ben nasıl bireyci olurum. Bu kadar sosyal promlemler ortada varken. Sosyal hakları verilmemiş bir kişi nasıl birey olabilir. Hadi siz de ikileyin. Ha sizde ikileme yoktur. O zaman vitesi bire alın ve yol alın.
Kara kara düşünmekteyim. Cidden ben kime oy vereceğim. Ben hizaya mı geleceğim. Postal sesleri içinde sloganları mı dinleyeceğim? Ey Allah'ım şimdi ben ne yapacağım?
Camilere para mı toplasam, yoksa duvarlara yazı mı yazsam? Duvarlara topunuzun Allah belasını versin mi yazayım? Ya aranızda karnı tok gözü tok kimse yok mu? diyeyim. Memleketi soyup soğana çevirdiniz, midenizi şişirdiniz. Hiç mi sizde yürek yok? Neden bu milleti sevmediniz?
Osman DEMİRCAN Henüz tanışalı iki ay oluyor.Son derece mütevazi,alçak gönüllü,yüreğinizi onun ellerine emanet edebilirsiniz.Sizi üzmeyecektir emin olun....