Osman Demircan Şiirleri - Şair Osman Dem ...

Osman Demircan

Şiir bahçesinde esiyor yine esin rüzgarları.Kırılıyor en ince yerinden gül dalları.İnciniyor bülbülün ince dudakları.Öpmelerinden geriye bir yığın tarumar kalıyor.Ahhhh gül endamları yerlerde kan ağlıyor.
Yeryüzü sularını ince çizgiler halinde yaralarından süzüyor.Bir sancı halinde yayılıyor vadiler boyunca nehirler.Çocuklar suların debisinde boğuluyor.Yüreğini yırtıyor çakıl taşlarının en keskin uçlarıyla anneler. Bir yürek kanayışı denizin kıyısına varıyor.Gün batımı vaktinde hayat kan kızılı bir manzara oluyor. Mor renkli kıyılar zambakların yalnızlığına dönüşüyor.
Bir kız kızgın taşlarla oynuyor.Elleri yanık buğday tarlaları gibi cehennem kokuyor.Küçük kız bir yüce gönüllülük gösterip dünyanın taşlarını yerinden oynatıyor.Elleriyle ateşten duvarları yıkıp şiirsel duvarlar örüyor.Gül bahçesinde sarmaşıklar mısra mısra imge kokuyor. Şair kanadında bir kuş kızın saçlarına konuyor.İkisi beraber hüzzam tadında bir şarkı dillendiriyor.
Yaşlı ve olgun bir karga şiirin tam ortasına pisliyor.Dışkı kokuyor günün en verimli saatleri. Bütün gün karga kanadında ölgün düşler masmavi gökyüzünde dolaşıyor.Şiir kaçacak yer arıyor.Şair şiirini bir karganın pençeleriyle yakalıyor.Ölüme dair dizeler dünyanın kırılgan yerlerinden akıyor.Sokaklarda cinayet işleniyor.Bir savaş Fırat nehrinin kıyılarında ansızın ortaya çıkıyor.Çünkü bu nehrin adı bütün sözlüklerde kan ağlıyor. Sağır ve dilsiz bir barış Mezopotamya’da kol geziyor.
Şair düşleriyle yetiniyor.Dişlerinin arasında tok sözler bir mine gibi akıyor. Gülümseyişlerinden şiirsel ışıltılar dökülüyor.Şairler ağız tadında bir hayatı kelimelerin tat veren kıvamında yaşıyor.Düş denizinde peynir gemilerini yürütüyor.Şair gönül tokluğunda bir Afrikalı gibi yaşıyor. Afrika çiçeklerini yürek obasına dikiyor. Şair en çok zenciye benziyor.
Gün batımı kızıllığında deniz yüzünün derisini yüzüyor.Martılar çığlıklar halinde denizin mavi gözlerine saldırıyor.Kan ağlıyor deniz.Dalga dalga yayılıyor acı.İnsanlar acılara boğuluyor.Anneler bir balık gibi çırpınıyor.Kızlar ve oğlanlar bir şairin dizeleriyle güneşin altın ışıkları altında can veriyor.Çünkü şair en çok zenciye benziyor.Beyaz tenli insanları göz yaşlarının sularına katıyor.Onları düş denizine sürüklüyor.Onları kum görmüş su görmemiş bir insanın özlemiyle yakarken denizin serin sularında atıp boğuyor. Şair zenci dolu bir hapishaneye benziyor.Ne yaşıyor ne de ölebiliyor.Hep karanlığa mahkum oluyor.

Devamını Oku
Osman Demircan

Başka bir şey bu adı daha konmamış bir duygu.
Sancıları daha bitmemiş acılarımın narkoz fışkırışı
Masaya yatmış ölüm kalım mücadelemin kanlanışı
Henüz daha hayata doymamış yüreğimin ters duruşu
Senin için sevgili senin için yaşadıklarım işte bu.
Bir deli saçmalığının içinde çıldırmadan kalmışlığım

Devamını Oku
Osman Demircan

Benim kemiğim sevilmez. O yüzden senin gibi itler benden uzak durur. Senin bana yakın olmaman beni uyuz olmaktan korur. Zaten kancıklığını da çekemem. Salyaların ağzından akarken, seninle mum ışığında yemek yiyemem. İtliğin hayatıma ne katabilir? Boynuna zincir takıp seninle kumsalda yürüyemem. Hayatım boyunca sevilmemeyi ve düşmanlığı öğrenirken ve ben artık sevmek ve sevilmek isterken, seninle it dalaşına giremem. Sen hayat gibisin sevgili. Hayat da it gibidir ve hayat en çok korkakların peşine düşer. Yazık sana yazık! Senden korktuğumu mu sanmaktasın? Hayat korkaklara göre değildir. Ortalık kancıklarla doludur. Korkakların sonu itin eline düşmektir. Yazık sana yazık! Senin eline düşeceğimi mi sanmaktasın? Aslında senin bir suçun yok! Hayatın bana hep yazı tarafı düşmüştür. Bu yüzden şiir yazmışımdır, roman yazmışımdır, deneme yazmışımdır. Hayat ağacının gövdesine çizdiğim kalbin üzerine “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” yazmışımdır. Ağaca kazırken Nazım Hikmet'in duygularını, tüm yongalar beynime kaçmıştır. Nazım Hikmet gibi düşünmek beynimi acıtmıştır. Yazık sana yazık! Nazım Hikmet hep özgürlük derken, sen it gibi yaşamaktasın ve beni de yaşatmak istemektesin. İt gibi ulumak, ısırmak, kırıntılara razı olmak, korkunca kuyruğunu apiş arasına saklar gibi yaşamak senin hayat tarzın olabilir. Hem şunu da unutma, köpekler istedi diye de tüm kediler ölmez. Sen ister bana havla istersen ikide bir kuyruğunu salla, it gibi birinin sevgilisi olmak bana yakışmaz. İnsanca sevmek ve insanca sevilmek varken, it gibi koklaşmak, hayatıma güzel kokular yaymaz. Yazık sana yazık! Aşk bir avlanma şekli değildir. Etiler, Nişantaşı ve Teşvikiye’nin spritüel kancıklarına sürtünmek değildir aşk. Zengin adamlardan veya karılardan intikam almak için onların eşleriyle yatmak da değildir aşk. Hayat ise içinde hayvan resimleri falan olan bir şey değildir. Sen o kafayla anca gidersin. Sen o kafayla anca kemiği sevilen insanlar bulursun.

Devamını Oku
Osman Demircan

Bugün birisinin yanına hayırlı olsuna gittim. Kendisi bir bakkal işletiyordu. Dükkandan içeri girdiğimde beni soğuk bir edayla karşıladı. Zoraki konuşmaların ardından ben bir koltuğa oturdum. Onun için oraya gitmiştim ve çok yorgundum. Oturduğum yerden kalkmamı isteyip beni hıyarların olduğu bir yerde oturtmak istedi. Ayakta kalakaldım. Sonra bir hıyarla aynı yerde olamayacağımı düşünerek oradan ayrıldım. Giderken kusura bakma burası bakkal seninle ilgilenemedim dedi. Dedim ki senin gençliğini de bilirim canını sıkma. Oradan uzaklaşırken kendimi çok kötü hissettim.
Sonra bir arkadaşın yanına gittim. Bana çay içer misin dedi. Olur dedim. Bir masada oturuyordum. O arkadaş ise işletmenin sahibi olduğu için sağıyla soluyla ilgileniyordu. Az bekle yanına geleceğim dedi. Beklerken oturduğum masaya bir bayan gelip oturdu. Lahmacun söyledi. Siparişi gelince lahmacunu ikiye böldü. Yer misin dedi. Çok şaşırdım. Şaşkınlığımı söyleyip artık bu gibi davranışları kediden köpekten bekler olduk dedim. İnsanlığın artık kalmadığını söyleyerek teşekkürümü ilettim. Ardından eve geldim. Kızım benden kuruyemiş ve meyve suyu istedi. Gidip mahalle bakkalından aldım. Sonra beraber yerken konu nereden açıldı bilmiyorum kızım, baba beni birkaç yıl önce odaya kapatmıştın, niçin öyle yapmıştın ki dedi. Kızım dedim hatırlıyor musun, şu şu yanlışı yapmıştın. Çocuk doktorları oğlunuz ya da kızınız suç işlerse onları beş dakikalığına odasına kapatın diyorlar dedim. Baba beni yine odaya kapatacak mısın dedi. Niçin kapatayım ki dedim. Ama çocuk doktorları öyle söylüyor dedi. Ah kızım hapishanelere kapatılanları bir bilsen demek ne çok üzülürsün diye içimden geçirdim. Kızım her şeyin bir karşılığı olmalı değil mi, insanlar yaptıkları kötülüklerle kalmamalı dedim. Yüreğim bunca yoğunluğu taşıyamadı, kafamı dağıtmak istedim. O an yazmak geldi içimden. Ve bu cümleler döküldü yüreğimden. Sonra düşündüm bunları yazıyorum ve insanlar okuyor. Ve söylendim kendi kendime: Hıyarla denk tutulan bir insanın yazılarını kim niçin okurdu ki? Ya da bir bayanın lahmacunun yarısını paylaşmak istediği bir adamda ne bulurdu ki? Çünkü o bayan hıyar gibi kendini hisseden bu adama insan olduğunu hissettirmişti. Yani bu kadar gel git yaşayan bir adamdan- kendini sebze olarak hissederken bir anda adama dönüşenden- ne umardı ki? Kızının soruları karşısında çocuk doktorlarına sığınan, aciz ve zavallı bir babadan ne gibi bir yardım beklerdi ki? Bilirsiniz kan abdest bozar. Bu kadar yüreği kanlı bir insan olarak camilerden yüz çevirmedim. İçeri girip yaralarıma dualarımı sardım. Allah’tan yardım diledim. Acaba yazılarımı okuyanlar mıydı yaralarıma rahmet olan. Yoksa Allah beni insanların beyninden mi süzüyordu. Beni insanlık süzgecinden geçire geçire mi makamına kabul ediyordu. Öyleyse Allah insanların yüreğinde ve beynindeydi. İnsan bir başkasının düşüncesiyle ve duygusuyla yaradanına demek ki ulaşabilirdi. Bu demek değil ki başkasının aklıyla hareket edelim. Bu demek değil ki aman ne düşünürler ne derler korkusuyla hep yaşayalım. Sadece herkesin bir düşünce kapasitesi vardır. Herkes düşünce kapasitesi ölçüsünde bir başkasına yardım eder ve ya bir başkasını düşünür. Düşünce kapasitesini arttırmak, insanlar hakkında iyi düşünmektir. Allah da bu beyinlerde bulunur. Yani Allah bir ada, iyi düşünce bir insan, hakkında iyi düşünülen kişi bir kayık ise, adaya ulaşmak, beynimizde insanlar hakkında ne kadar iyi düşünceler beslememizle orantılıdır. Bu hem kişiyi hem de hakkında iyi düşünceler beslenilen insanı Allah’a ulaştırır. Ey beyinler benim hakkımda iyi şeyler düşünün ki düşünce kapasiteniz artsın. Ben de kendimi hıyar olarak değil insan olarak düşüneyim. Ey insanlar sizin düşünce ufkunuzla Allah’a ulaşayım.

Devamını Oku
Osman Demircan

Objektif olan insandır. Gerisini at çöpe. Ve dünya yana kayıyor. Hayatın dengesi allak bulak oluyor. Kime alkış tutarsan o sana elini uzatıyor. Bir ceylanı parçalayan aslanın dişi oluyor, pençesi oluyor insan. Kimse ceylanın gözlerindeki objektifin kendisini fotoğraflamasına izin vermiyor. Herkes aslana şirin görünmeye çalışıyor. Tam iki kelime edecek birini buluyorsun, sohbete dalıyorsun; derken karşı tarafın telefonu çalıyor, bir parmak işaretiyle senden ayrılıp gidiyor. Ve sen film arası reklam gibi ortada kalıyorsun. Sözcüklerin boğazında tıkanıp kalıyor. Nefes alamıyorsun. İşte o an gözlerinin ovayı gösterdiği yerde bir ceylan, aslana yem oluyor. Ne yazık gözyaşı bile dökemiyorsun. İnsanlar o kadar değişken ki bir kadını günün herhangi bir saatinde erkekleşmiş görebiliyorsun. Şiddet ve küfür dolu sözlerinden bir pantolon giyip erkekçe cümleler kurabiliyor. En onulmadık zamanda kasıklarına bir tekme indirebiliyor. Yanı başında kuruyan çiçeklere bakmayıp, bir insanın köküne kibrit suyu dökebiliyor. Kadınlar bir dalda çiçek olmaktan vazgeçip, yakışıklı ama odun gibi olan erkekler gibi davranabiliyor. Bazen erkekler bir olay karşısında kadınlaşıyor. Kadınlar kadar dedikodu yapıp, rakibini devirmek için her türlü kancıklığı yapabiliyor. Ah günler ne günlere kadirsin. Bir erkek bir insanı kıvırta kıvırta kandırabiliyor. İnsanlar o kadar değişken ki onları anlamak çok zorlaşıyor. Sabahtan akşama kadar her dine, her mabede giriyor. Sabah en koyu Müslüman, akşam tam bir papaz kesiliyor. Şimdi gidin bir sırrınızı birine anlatın. Sabah internete düşmüş gibi rezil olursunuz. Ne kadar mahreminiz varsa, insanların gözlerinde şehvet ışıltılarıyla gezdiğini görürsünüz. İnsanlar sizin yüzünüze bakar da, siz bir daha insanların yüzüne bakamazsınız. Utanç insanların gözlerinden size gözyaşı olarak değil, bir ok gibi gelir. Öyle yaralanırsınız ki bir daha uzun cümleler kurmayacağınıza kendi kendinize söz verirsiniz. Kimse size objektif gözle bakmaz. Çünkü dünya yan yatmıştır. Dünyanın dengesi bozulmuştur. Siz yine de dik durmaya çalışırsınız. Ama insanlar sizi alt etmeye ve ezmeye çalışırlar. Oysa ayaklar altına alınan insanlıktır. İnsanlar onurunu bir başkasının üzerine basa basa kaybetmişlerdir.İnsanlık bu yoldan gittiği sürece çıkmaz sokaklara sapmıştır. Bir kadın güne kadın olarak başlamıştır. Akşam ise kocasıyla bir erkek gibi yatmıştır. Koca ise kancık gibi dolaştığı işyerinden fahişe olarak dönmüştür. Şimdi söyleyin kim kimin kocası olmuştur. Gün içinde insan her yola sapmıştır. Bir kadın kocasını sandalyeye sürtünerek aldatmıştır. Bir koca koltuğa oturduğunda poposunun zevkiyle kendinden geçmiştir. İnsan gün boyu epeyce ahlaksızlık yapmıştır. Hayatta her şey birbirine girmiştir. İnsan gün boyu her türlü ruh ve düşünce dünyası içine sığmıştır. İnsan tam bir yamalı bohça olmuştur. Her kılığa girmiştir. Yaşam o kadar sınırları keskin bir çizgi ki. Bir ağaç hiçbir zaman bir kuşa özenip uçmaya çalışmamıştır. Evet bir dal bazen meyve verip dişi olmuştur, bazen de sap gibi kalarak erkekleşmiştir. Fakat asla bir dal ağaca zarar vermemiştir. Ağacın ve ormanın köküne kibrit suyu dökmemiştir. İnsan gibi özünü yitirmemiştir.

Devamını Oku
Osman Demircan

Atlar dörtnala koşar gelincikler darmadağın olur
Yapraklar köpürür ağaçlar kudururcasına büyür
Su çıldırır balıklar nehrin bataklıklarında sürünür
Kelebekler ağlara takılır dallar çiçeklere bürünür

Gecenin ayazında güller yorgun yorgun dökülür

Devamını Oku
Osman Demircan

Gözler, eller, yüzler, bakışlar sürü sürü... Hiçbirinde yok bir anlam ve bütünlük. Hepsi bütünüyle masal kitaplarındaki yaratıklar gibi. Sürü sürü yüzler başıma üşüşen gagaları kocaman kuşlar gibi. Yırtık bir gömlek kalır geride bana hediye edilen. Bağrımı açtıklarım, göğsüme indirir bir yumruk. Bir kalbin büyüklüğündedir yumruk. Bana insanların gösterdiği sevgi kadardır aynı zamanda yumruk. Ne güzeldir oysa insan. Bir çay ikram edişi bile gün batımından daha güzeldir. Nedense benim hayatım çerçöp doludur. Çöpe atılan genelde ben olurum ne hikmetse. İnsan sevdiği kadar hürdür, sevildiği kadar da güçlüdür. Benim hürriyetim kendimle sınırlıdır, gücüm ise kendimdendir. Hiçbir kimseden yardım gelmez imdatlarıma. Bütün çırpınışlarım bir insanı sevmemden bir de denizi sevmemdendir. Deniz yaralarıma tuz basarken, insanlar kaçtığım sahillerde ayaklarımı inciten taşlardır. Ah ayaklarım benden şüphesiz çok şikayetçidir. Ey insanlar salladığınız tesbihlerde, arkadaşınızın size verdiği cesarette, anne ve babanızın gen haritasında kalın. Ne olur yanıma uğramayın. Hep aynı gülüşleriniz var. Hem kıllısınız hem de bıyıklarınızın altından kıs kıs gülüşlerdesiniz. Bir tükürük bir balgamsınız benim beğenilmeyen hayatıma düşen. Hem yapış yapışsınız hem de tükürüğünüz kadar alaycısınız. Hem tavşansınız dağlara küsen hem de benim dürüstlüğümün sesini duymayacak kadar sağırsınız. Kalın fotoğraflarınızdaki sahte gülüşlerde. Ne olur benim masallarıma girmeyin. Sizin kitabınızda hep sivri dilli kelimeler vardır: Oraya sokarım, buradan çıkarırım, vururum, batırırım, geçiririm gibi. Benim kitabımda ise ne çivi olmak vardır ne de bir çekiçten ya da keserden güç almak vardır. Gücüm kelimelerimdedir; ama hiçbirinde kurdun bir kızı korkutan sivri dişleri yoktur. Sizin hayatınız bir masaldır, benim kitaplarım bir masaldır. Siz hayatınızda çoluk çocuğu korkuturken, ben hayatımda sizleri yazarım. Siz kendi hayatınızdaki savsatalara inanırsınız, ben hayatınızdaki saçmalıkları çocuklara ders niyetine anlatırım. Hayatınızda çocuklar için dersler varken, bana hayatınızdan verebileceğiniz ne vardır ey insanlar. Büyüdüm ben artık sizin masallarla ve yalanlarla dolu hayatınızı ne edeyim.

Devamını Oku
Osman Demircan

Ben senin için birilerinin yerini mi tutmaktayım? Yoksa bir kopya bir müsvedde miyim? İnsan dereden karşıya geçmek istediğinde mermer taş arar mıydı? Ne bulduysa ayak altında çiğneye çiğneye karşıya geçmez miydi?
Bu yüzden miydi yanında ezik oluşum? Bu yüzden miydi derede taş oluşum? Peki kimdi ki seni karşı kıyıda bekleyen? Neydi beni bu kadar senin ayaklarının altında ezdiren?
Hayatım bir su gibi avuçlarından akıp giderken ellerin bir yığın hatırayı kuru yaprak gibi akıntıya dökerken bana can verebilir miydi ayak diplerin? Nice zulümler saklıyken tutuşlarında çatlayan dudaklarıma su serper miydi gelişlerin? Yosun tutar gibi ellerin ellerime değince saflığım, berraklığım parmaklarının arasından kayıp giderken temiz kalabilir miydi bana dönüşlerin? İşte bu yüzden adım atışlarına sevinemem. Çünkü her gidişin ezilişim olur. Her gelişin beni ayaklar altına alır. Zulmün beni perişan eder.
Zaman geçer o dereden çok sular akıp gider. Ellerin bir çöl olur sana tutunmak kum akıntısına benzer. Bana her el uzatışın yüreğime kaktüsleri,akrepleri,zehirli yılanları sürükler. Seni her umut edişimde gözlerim karanlığa döner. Gitgide kör karanlık kumlar dolar göz çukurlarıma.A ğlayışlarım duygu sellerimi sürekler. İşte o vakit gözyaşlarımın önüne katarım seni. Boğarım hıçkırıklarımın arasında gülüşlerini ve seni. O zaman görürsün güzelliğini nasıl yok ettiğimi ve seni nasıl tükettiğimi. Çölde açan bir gül olursun o vakitte. Ve seni kurtarmam azgın kum fırtınalarından. Kopar gidersin yüreğimden. Kök salamazsın duygu çölümde. Zaman akıp gider kum saati senin suretini yok eder belleğimden.
Ben senin için yoksa bir ağaç mıyım? Bedenime sarmaşık gibi dolanarak yayılmayı, gürleşmeyi sürdürüp, bütünüyle beni sarmalayarak güneşten, gökyüzünden alıkoymak mı yoksa beni yok edip kendini var etmek mi? Bana dayanarak gökyüzüne başını erdirmek mi beni öldürmek mi senin niyetin? Bir cehennem kuytusunda karanlığa gömülse de bedenim sarılma bana artık. Sevme ne olur böyle beni.

Devamını Oku
Osman Demircan

Gözümde korkuyla doğdum anamdan.

Ne yana baktımsa yıpranmış bir yüz.
Ve her gördüğüm yüzde yıldız kayar
Bütün çizgilerden kopan bir fırtınayla.

Devamını Oku
Osman Demircan

Söyleyin ben nereye aitim? Bir mezarda açan çiçek miyim yoksa o mezardaki ceset miyim? Yaşamayı ve ölmeyi yurt edinmişim. Söyleyin yeryüzünde hangi yürek benim için çarpar ki? Kim bana sevgiyle bakar? Kim benim için ölmek ister? Kim mezarda açan bir çiçek olmak ister?
Ben yüreklerdeki sızıyım. Hangi duygu benim için çarpar? Kim sever hıçkıra hıçkıra ağlamayı? Ben göz çukurlarını mesken tutmuşum. Kim benimle göz göze gelmek ister ki?
Söyleyin Türk olmamın ne anlamı var bir Kürt beni sevemedikten sonra. İnsan olmamın ne anlamı var bir Ermeni ile Ermenice şarkı söyleyemedikten sonra. Söyleyin Diyarbakır'da yürümemin ne anlamı var Kürtler beni linç ettikten sonra. İnsanlığı ayaklar altına aldıktan sonra.
Benim ülkemi parçalamak isteyen beni sağ bırakır mı? Vatanımı bölen beni de bölmez mi? Ben sana ne yaptım ki canımdan can almak istemektesin? Oysa ben seni canla sevmekteyim. Eğer bu seni tatmin edecekse gel vur beni. Seni seven yüreğimi durdur. Ya da bu terörü durdur.
Oysa bana Kürtçe mor dağlardan bahsetmeni isterim. Bana bahar geldi de güller açtı da senin yüzün niçin solgun de. Beni anla da hangi dille anlarsan anla. İstersen Kürtçe anla. Ben Alah'ın Kürt yarattığına Türk demem. Sen de bana senin Türk bayrağını istemiyorum bu bana züldür deme. Çünkü o benim yıldızımdır. Ve gecenin karanlığında yıldızımı vurma. Beni vur onu vurma. Hiç düşündün mü Kürt olmak ne demektir. İnsanları hüzünlere salmak mıdır? Bilirim hep dilinde hüzünlü türküler vardır. Bana bir mutlu şarkı söyle yine de. Sesin yüreğinden acıklı çıkar. Bu yüzden kanın toprağa düşünce hazan bahçelerinde kırmızı güller açar. Ama ben sana bu topraklar hepimizin diyorum. Lütfen kan gülleri açmasın artık.
Neden insan insanı itekler ve öne geçmek ister. Bu ülkenin arka sokaklarını ben de bilirim. Ben de isterim bu ülkenin hijyenik sokaklarında özgürce yürümek. Neden bana molotof atarsın? Neden yüreğimi yakarsın? Bu ülkeyi cennete çevirmek varken, niçin cehenneme dönüşürsün? Hem kendini hem beni yakarsın.

Devamını Oku