Silinip gideceğini bilirim
Vuran bir dalgayla ayak izlerimin,
Vazgeçmem yürümekten
Bir sahilde.
Ben dalgaya değil
Denize aşığım.
Ben hep sizi aldattım
Bu yalnızca benim suçum değildi
Benim kadar sizinde suçunuz.
Hiç biriniz için ilk aşk değildim,
Bu yüzdendi ilk aşkım olamayışınız
İlk öpüşü dudaklarımda kaçınızın alevlendi
İki dudak arasında kalmış bir karar
söylemesi zor, anlatması imkansız bir duygu aşk
Kimi diler kimi dilenir,
Bazıları susar, izler uzaktan.
İzi yüzde değil sırtta bıçak yarası
Seni
Devrim şarkıları gibiyim
Yanık yanık dağlarda yankılanan
Zamanından sonra anlaşılan
Korkusuz vicdanlara miras kalan
Yüklü kervan gibi yüreğim
Issız bucaksız çöle düzülen
Sadece sırat köprüsümü ince ve keskin
Bilmiyorlar
Hasretin nasıl ince bir yol önümde
Sızının nasıl keskin burnumda
Bilmezsin
Kaç kez yürüdüm sokağında
Avuçlarımda terlerken ellerin
Senden habersiz
Kordonda otelin beşinci katında
Kaç kez deprem bekledim
Kendi yarama merhem olmazken
Şaşıyorum
Dermanı bende arayana
Hayallerine tuzak kendime nasıl uzağım
Bilseler
Bende yaşayanın ben olmadığımı
Hüzün dolu gözlerle bakmışım hep aynalara,
Göğü buluttan, bulutu Yağmurdan ibaret sanmışım.
Ta ki tanışıncaya kadar ince sızımla.
Bir bakışta,
cennetten kalma gizli bir bahçede kaybolan benliğimin ızdırabını tanıyınca anladım,
Sana geç, kendime erken kalmışım.
Sırf birileri seviyor diye dinlediğimiz şarkılar,
Bir başımıza yürüdüğümüz yollar, tenha sokaklar, terkedilmiş mekanlar,
Saatlerce boş baktığımız duvarlar,
Yıkamadığımız kazaklar, kullanmaya kıymadığımız havlular, hatırlamaktan bıkmadığımız anılar var.
Durmadan tüketiyoruz
Hiç ölmeyecekmiş gibi ömrü
Herkes bir şeylere yorgun
Dil suskun, kelimeler kifayetsiz
Yol uzun, yolcu bitkin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!